UKRAYNA-LVIV

LVIV

Eğitim hayatımızın ilk zamanlarından beri bahsedilen ve akılda en çok kalan kalıplardan biri Rusların sıcak denizlere inme sevdasıdır. Bu konunun günümüze uyarlanmış hali ise, özellikle Antalya’nın yaz aylarında Rusya’dan ve Ukrayna’dan gelen turistlerle dolup taşması. Bizim Kuzey’in soğuğuna pek ihtiyacımız olmasa da özellikle Ukrayna, hem vizesiz olması hem de diğer Avrupa şehirlerine göre daha uygun gezme şansı vermesi ile popüler olmuş bir ülke. Benim de en çok duyduğum şehir Kiev ve Odessaydı. Benim gitme fırsatı bulduğum Lviv şehri ile tanışmam ise, İnstagram’da arkadaşlarımın yayınladığı güzel fotoğraflarına hayranlıkla bakmam vesilesi ile oldu. Bu şehri kendi planıma aldıktan çok kısa bir zaman sonra 4 kız arkadaş biletleri almıştık bile. Özellikle şirketteki arkadaşlarla tatil planımı paylaştığımda çoğu erkekten gelen yorum  “Sanıyorum uçaktaki tek kız sizler olacaksınız” şeklindeydi. Bu yorumlar size de gelebilir ama gülün geçin. Çünkü bu şehir kültürel yanı oldukça doyurucu bir yer olması sebepli özellikle orta yaş ya da genç ailelerin uğrak yeri olmuş. Yine sizlerle gün gün anılarımı paylaşacağım ama önden şunu söylemeliyim ki araştırmalarım sonucunda  beğeneceğime inanarak gittiğim ama hayran kalarak döndüğüm bir şehir oldu Lviv. Yazının detaylarında sizin de bana hak vereceğinize eminim. Kültürel miraslara sahip çıkmaları, yemeklerinin çeşitliliği ve lezzetli, fiyat performans dengesi(Para biriminin Euro olmayışının da etkisi ile) ve belki de en önemlisi konsept olayını en iyi hayata geçirmiş kentlerden biri. Küçücük yüz ölçümüne çok fazla şey sığdırmış şehri 4 günde nasıl gezdik anlatmaya başlayalım:)

High Castle'dan bir kare

1.GÜN

Vizesiz şehirlerin en sevdiğim yanı, çabuk karar verip daha az hazırlık yaparak tatil moduna kolay girebiliyor olmanız. Lviv için de aynen öyle oldu. Biletleri aldıktan sonra otel rezervasyonlarımız elimizde kendimizi pasaport kuyruğundan çıkmış otelimizin yolunu tutarken bulduk. Kısa bir not, havalimanından çıkmadan bir miktar parayı Lviv'in para birimi Grivna'ya çevirmenizde fayda var. Lviv’de Uber’i kullanabileceğimizi(2018 yılıydı) biliyorduk; havalimanı transferi için direkt aracımızı çağırdık ve kısa bir zamandan sonra merkeze yakın otelimizde aldık soluğu. Swiss Hotel şehrin merkezi kabul edilen Rynok Meydanına ortalama 400- 500 metre uzaklıkta çok şık bir oteldi. Odalarımız hazır olduğu için dinlenme işini merkezde yer alan kafelerde hallederiz diyerek Rynok meydanına doğru yola çıktık. Bu meydan ve çevresi hem kültürel alanları hem de restoranları sebebiyle en çok vakit geçireceğiniz yer. Uçakta gördüğümüz büyük turist grupları da rehberler eşliğinde bu meydanın çeşitli yerlerinde karşınıza çıkıyor. Rehberli rehbersiz tüm turistlerin ortak özelliği tahminden daha çok parlayan bir güneşin altında montlar ellerde dolaşıyor olmasıydı:) Ukraynalılar için Mayıs’ın ortasında bu güçlü güneş tanıdık mı bilmiyorum ama terlikler, şortlar çıkmış; D vitamini depolamaya başlamışlardı. Bugün uçağımız geç iniş yaptığı için  biraz şehre göz atalım ve de sağ salim gelişimizi kutlamak için meşhur Dominikan Kilisesine uğrayalım istedik.

Dominikan Kilisesi

Kapıdan içeri girer girmez gezilecek yerler listesinde en üst sıralarda gösterilmesine şaşmamak gerektiğini anlamıştık. Gerçekten büyüleyici atmosfere sahip bir kilisesiydi burası. Binanın dışında yer alan heykelleri, içerisindeki süslemeler, kolonlara yerleştirilmiş oymalar ve heykeller göz kamaştırıcıydı.Tahmin ettiğimizden daha fazla zaman ayırdık buraya. Hem listemize bir tik atmanın hem de ilk seçtiğimiz yerden bu kadar heyecan duyarak ayrılmamız gezimizin ilk saatlerinde bize de motivasyon olmuştu. Şimdi de sıra bu güzel şehre gelişimizi yüksek puanlar almış olan Mon Puis Restoranında güzel bir yemek yiyerek taçlandırmaya gelmişti Bahçenin içerisinde, temiz bir havada ortalamanın biraz üstünde fiyatları ile keyifli bir yemek yedik. Bu mekana dair servis konusunda yavaş kaldıkları ve garsonların çok da kibar olmadıklarına dair olumsuz bir geri bildirimim olacak.  Ancak eti(belki de Lviv'de yediğimiz en iyi et olacaktı), salatası ve aperatif olarak ortaya aldığımız yemekler gerçekten çok lezzetliydi. Otele dönmeden önce gezimizde mutlaka uğrayacağımız Lviv Coffee Mining Manufacture'a gitmenin tam sırası dedik.  Kapıdan girdiğinizde kahve kokusu sizi alıp götürüyor. Girişi hediyelik eşyalardan oluşan bir bölüm, kahve çekirdeklerinin sergilendiği bir alan ve standart sayılabilecek bir oturma düzenine sahip. Lviv'in bahsettiğimiz sürprizlere hazır olunması gereken kısmi ise alt katta:) Baretleri takıp sanki bir maden ocağındaymış hissi ile bir masaya oturuyor ve garsonun özel ateşle yapılan şovu ile kahve içme deneyimini yaşıyorsunuz. Mutlaka uğramanızı tavsiye ederim.

2.GÜN

İkinci günün sabahına dinlenmiş ve camdan gördüğümüz güneş ile mutlu başlıyorduk. Bugün benim liseden bir arkadaşım da eşiyle Lviv’e geliyor. Gün sayımız ve ilgi alanlarımız fark edebileceği için en azından merkezde bir öğlen yemeği yiyelim nereleri birlikte gezebiliriz bakalım diye planlamıştık. Onlar havadayken biz de otelimizin çok şık döşenmiş kahvaltı salonunda zengin menünün tadını çıkartıyorduk. 

İlk durağımız bu yediklerimizi eritmemizi ve diğer öğünler için yer açılmasını kolaylaştıracak, otele ortalama 2 km uzaklıktaki Lviv şehrinin büyük parklarından Stryisky Parkına oldu. Lviv sokaklarının tadını çıkartarak, güzel mimariye sahip caddelerden geçerek oraya vardık. Bir hayli büyük, bakımlı,doğal güzellikleri ile büyüleyen bir parkla karşılaştık. Heykel sanatına verilen önem ve saygı duydukları kişileri şehrin her yanına özellikle de parklarda yaşatmak istemeleri dikkat çekiciydi.Bol bol fotoğraf çektikten ve  temiz hava depoladıktan sonra öğlen yemeği için hazırdık. 

Merkezde görmeden geçemeyeceğiniz kırmızı beyaz kareli örtülü pizzacımız Celentano'da buluştuk. Hem bahçesi olan hem de içerisi oldukça geniş bu mekanda büyük ve lezzetli pizzalar yedik. Bu güzel güne onlarla beraber devam edelim dedik ve bir sonraki rotamızı Lviv Yüksek Kalesi(High Castle) olarak belirledik. Lviv topraklarına yeni ayak basan arkadaşım hamile olduğu için onu çok fazla yürütmek istemedik ve araca binerek tatillerde beni en heyecanlandıran şehri yukarıdan görebileceğimiz yere geldik. Aslında bu tepe büyük parkın içinde sadece bir nokta. Doğa ile iç içe biraz zaman geçirmek için tepeye çıkmadan da biraz vakit geçirmek isteyebilirsiniz. Çok kolay olmayan bir parkurun ardından işte şehri 360 derece görebileceğimiz yere gelmiştik. Çektiğim video ve fotoğrafları paylaşacağım ancak; bir hayli basamaktan sonra Ukrayna bayrağının önünde zaferini kutlayan arkadaşlarımın fotoğrafını da buraya koymak isterim:)  Önce muhteşem manzarayı hafızamıza sonra da fotoğraflar ve videolarla telefonlarımıza saklayıp vakti kaybetmemek adına araç ile Rynok Meydanına dönüyorduk.  Benim diğer yazılarımı okuma şansı bulduysanız şehir küçük olsa da en çok Uber kullandığın şehir bu oldu diyebilirsiniz. Hem fiyatların uygun hem mesafelerin az olmasına bir de 4 kişi olmamız eklenince zamandan kazanmak istediğimiz zamanlarda çok işimize yaradı. Ancak yürüyerek rotaları birleştirerek de çok rahat gezilebilir. 


My girls:)

Lviv'in en keyifli yeri olan Rynok Meydanında bizim çok merak ettiğimiz Latin Kilisesini gezmeye gelmişti sıra. Dışarıdan görüntüsü ve ihtişamının içine girince sönük kalacağı aklımıza gelmezdi. Heykelleri, kabartmaları, kubbeleri, duvar işlemeleri ile tüyleri diken diken eden bir mimariye sahip. Mutlaka gidilmesi gereken Dominikan ve Latin Kiliselerinden bahsetmişken bu şehre dair dikkatimizi çeken bir noktayı da iletmek istiyorum. Bir çok Avrupa şehrine göre daha küçük kabul edilebilecek bir yüz ölçümüne sahip Lviv'in sadece yollarda ya da parklarda gördüğünüz heykelleri, çok sayıda olan kiliselerden en küçüğünün bile hayran bırakacak şekilde inşa edilmiş olması bizim en büyük şaşkınlığımız ve mutluluğumuz olmuştu. Günümüzü, hem şehrin sokaklarında kaybolarak, yeşile ve oksijene doyarak, manzara ile büyülenmiş ve de mimarisine hayran kalmış şekilde noktalıyorduk. Artık biraz da Lviv'in güzel yemeklerinden yemenin vaktiydi. Bu akşamki tercihimiz Kumpel Restoran olmuştu. Lviv'in iyi restoranları arasında gösterilen Kumpel Restoranının, menüsü çok geniş, porsiyonları büyük ve çalışanları çok kibardı. Bir akşamınızı gönül rahatlığı ile buraya ayırabilirsiniz. Hazır akşam olmuşken ilk kez Lviv sokaklarında  gördüğümüz balonlardan da bahsetmek istiyorum. Oldukça büyük, şeffaf ve ışıklı balonlara özellikle karanlık sokaklarda yarattığı atmosfer sayesinde hayran kalmıştık. Hatta bunlardan yok sanırım Türkiye'de, biz öncü mü olsak diye gülerek bahsetmiştik. Aradan çok da uzun bir zaman geçmeden Türkiye'de görmeye başlayınca tam bir Türk düşüncesi ile "Yemin ederim benim aklıma gelmişti" diyerek, kırk yılın başında ortaya çıkabilecek girişimcilik hevesimizin beyaz yaka ruhuna yenilişini izlemiştik:)


3.GÜN

Geçtiğimiz 2 gün şehrin çok çeşitli yerlerine her zevke dokunduğumuz yerlere ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Öğlen yemeği öncesinde istediğimiz şey ise Rynok Meydanını ve çevresine tam anlamıyla hakim olmaktı. İlk durağımız Belediye Binası ve Ratusha Kulesi oldu. Burası yine şehri yukarıdan deneyimlemek için hem meydana çok yakın hem de çok güzel bir fırsat sunuyor. Sıradaki durak ise gelmeden önce yaptığımız ön araştırmalarda bizi heyecanlandıran ve acaba nasıldır dedirten bir yere oldu. Lviv Çikolata Fabrikası. Burası tam bir cennet. Hem çikolata yapımını görmeniz hem de çok güzel lezzetleri sevdikleriniz ile de paylaşmanız için bulunmaz bir fırsat. Siz hala Belçika ve İsviçre'nin en iyi çikolatalara sahip olduğunu düşünebilirsiniz ama tadım yaptığınızda listeye Lviv bomba gibi bir giriş yapacaktık. Spesyel ve likörlü çikolatalarından arkadaşlarımıza götürdük; onların da hayır dualarını aldık:) Buradan nereye gidelim diye çok düşünmedik aslında. Hala ağzımızda güzel çikolata tadı varken bu tada en çok yakışacak güzel likör satan bir yer bulmalıydık. Ne şanslıyız ki Lviv yine yapacağını yapmış ve "Street Pub" tadında sadece vişne likörü içebileceğiniz bir mekan açmış. Drunken Cherry ilk olarak gözünüze hitap edecek sonra ise midenize.

Drunken Cherry

Konsept mekanlarla sizi şaşırtacağını söylerken en güvendiğimiz yerlerden biri burasıydı. Hemen siparişlerimizi verdik ve küçücük dükkanın önünde boş bulduğumuz bistroda keyifle içtik. Yer bulamazsanız da hiç dert etmeyin zaten maksimum 10-15 kişiye yetecek kadar bistro var. Caddenin kenarı bir elinde çikolata bir elinde likör bardağı tutan insanlarla dolu. Burada hediyelik likörlerimizi de alarak bizi bekleyen sevdiklerimize güzel bir sürpriz hazırlamıştık. Çikolata ve likör bizi acıktırmış olacak ki Lviv'in en meşhur yerlerinden birine bulduk kendimizi. The First Lviv Grill Restaurant of Meat and Justice. Burası bloglarda balta ile hesabı kesmeye geliyorlar denilen yer. Kapıda sizi lokal kıyafetler ile karşılayan biri olmasaydı muhtemelen ilk hissettiğiniz şey ocak başına geldim olabilirdi:) Atmosfere uyum sağlayarak çok güzel etlerin tadına baktık. Porsiyonlar çok büyük değil, fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde. Ancak ben değişik atmosferi, lezzetli yemekleri ve hesabı alan garsonun balta ile yaptığı şov için gelinir derim.

The First Lviv Grill Restaurant of Meat and Justice


Bundan sonraki rotamıza yine 6.5 kişi olarak devam etmeye karar vermiştik:) Gezilecek yerler listesinde yer alan mezarlık nasıl bir şeydir bizi nasıl etkiler diye merak edip yine Uber ile Lychakiv Mezarlığına geldik. Dürüst olmak gerekirse burası hakkında büyük büyük yorumlar yapamayacağım. Bizim gelmesek de olurmuş diye düşündüğümüz bir yer oldu ve burada fazla zaman harcamadan Rynok Meydanına geri döndük. Bugün çok yürüyüş yapamadığımızı bahane gösterip aslında ilk günden bizi hayran bırakan parklardan bir tanesini daha gezmeye yer arıyorduk. Akşam Beer Theatre Pravda'da erken saatlerde başlayan şovu kaçırmamak için tercihimizi Lviv Üniversite'sine de çok yakın olan Ivan Franko parkından yana kullandık. Yine bu kadar bakımlı yeşil alan, insanlara nefes aldıracak, açık hava müzesini aratmayan heykelleri ile sadece yürüyüş yapmış olmayacağınız parklar şehirde ne güzel yer bulmuş diyerek dönüş yoluna geçtik.

Lviv Üniversitesi

İşte geldik en keyif aldığımız akşama. Beer Theatre Pravda çok katlı hem bar, hem de hediyelik eşyanın satıldığı ve de belirli günlerde canlı müzik ile çok güzel vakit geçireceğiniz bir mekan. Mutlaka takvime bakın ve 3-4 günlük gezinizde buraya zaman ayırın. Biraz zor da olsa oldukça fazla sayıda masası olan mekanda yer bulabilmiştik. Aperatif şeyler söyleyip bando orkestrasının tadını çıkartmaktı niyetimiz. Öyle de oldu. Avlu tipi bir mimariye sahip barın ara katında kalabalık ve çok neşeli bir bando orkestrası akşamınız keyifli geçsin diye ellerinden geleni yapıyorlar. Lviv'deki son akşamımız da yine hoş anılar ile son buluyordu.


4.GÜN

Bugün son günümüz.. Nasıl geçtiğini anlamadığımız bir tatilin daha sonuna geliyorduk. Her ne kadar gezebileceğimiz daha çok kilise, müze ve park olsa da bugüne ayırdığımız yerler ilk olarak Rynok meydanının ters istikametinde olan Potocki Sarayı. Uçağımız akşam saatlerinde olduğu için koşturmadan sindirerek son günümüzün tadını çıkartacağız. Her zamankinden daha da erken kalkarak sabahın erken saatlerinde sarayın yolunu tuttuk. Potocki Sarayı otelimizden ortalama 500 metre uzaklıkla 2 katlı bir saray. Diğer şehirlerde görmeye alışık olduğumuz saraylardan daha yalın ama oldukça şık geldi gözümüze. İçerisinde yer alan saat galerilerini keyifle gezdikten sonra ismini çok ünlü bir ressam ve şairden alan Taras Shevchenka  Bulvarına geldik. Bu yazıda hiç İstanbul benzetmesi yoktu diyenlere için son dakikada Lviv'in Nişantaşına geldiğimizi belirtmek isterim:) Burası 10-15 dakikalık bir sürede gezebileceğiniz pahalı mağazaların olduğu cadde.  Aşağıdaki fotoğrafta da bulvarın bir ucunda bizi karşılayan ünlü şair Adam Mickiewicz anıtı ve minik ben. 


Adam Mickiewicz Anıtı

Bir sonraki durağımız bu bulvarın da sonunda yer alan Lviv Opera binası. Şehrin en görkemli ve dikkat çeken yapılarından biri. Savaş zamanlarında bile oyunların sahnelenmeye devam ettiğini duymak şehri tanıdığımız kadarı ile bizi şaşırtmadı. Eğer vaktiniz ve ilginiz varsa önceden mutlaka bilet alarak bu muhteşem binada opera izlemenizi öneririm. Lviv'de et yemekleri uygun fiyatlı olunca atıştırmak için çok fazla yer önermediğimi fark ettim. Lviv Croissant şehrin çoğu yerinde karşınıza çıkacak bir yer. Biz de Opera Binasını gezdikten sonra Rynok Meydanındaki şubesinde oldukça büyük ve çeşitli kruvasanlarının tadına baktık. Dilerseniz kahvaltı dilerseniz de öğlen molaları için yerinde bir adres. Geldik gezimizin son durağına. Bu şehre gelen Ermenilerin genelde ikamet ettiği Ermeni mahallesi hem sokaklarından gezinmenin keyif verdiği hem de kilisesi ile iyi ki ayrılmadan gelmişiz dedirten iki güzide yeri. Ufak alış verişler yapmak için de bu sokakları değerlendirmek isteyebilirsiniz.

Maalesef gezimizin sonuna yaklaşıyoruz. Belli başlı çoğu yerden bahsetmiş olsak da sokaklarda kaybolurken yazılanların haricinde de bir çok yeri keşfedeceğinize eminim. Gerçekten zevkle gezdiğimiz ve her anından keyif aldığımız bir tatilin daha sonuna gelmiştik. Umuyorum vizesiz rotalar arasında sizin de ilginizi çekmeye başlamıştır bu şehir. Ek olarak 2 mekan alternatifini de ekliyor ve İstanbul'a dönüş uçağında iyi ki gelmişim diyerek bu şehirden ayrılmanızı umuyorum.


*Mekan Önerileri: Özellikle brunch konusunda iddialı olan Baczewski ve gaz lambaları ile dekore edilmiş Gas Lamp listenizde olsun.

***Pratik Bilgiler

  • Türk Vatandaşları için Ukrayna'ya girerken vize istenmemektedir. Yeni kimlik kartları ile direkt giriş yapılabilir.
  • Lviv Ukrayna'nın 7.büyük şehridir.
  • Ukrayna para birimi Grivna'dir.
  • Lviv'de bulunan tek havalimanı olan Lviv Danylo Halytskyi Havalimanı merkeze ortalama 7 km uzaklıktadır.
  • Nüfusu 800.000 kişi civarındadır.
Bir diğer vizesiz rota önerimiz de Belgrad. Sizin için gezdim, yazdım:)


GALERİ

Stryisky Parkı
                                                                

Drunken Cerry'nin Caddesi

Lviv Çikolata Fabrikası

Lviv Sokakları

Lviv Opera Binası


Ivan Franko Anıtı

Birbirinden güzel yol üstü heykelleri

Kiliselerden kareler






Lychakiv Mezarlığı

Lychakiv Mezarlığı
















Yorumlar

Cansin S dedi ki…
2021 planlarimiz arasinda yerini aldi :)
Sg dedi ki…
Vizesis gidilecek yerler arasında 1. sırada burası olmalı diye düşünmekten kendimi alamadım.
03 Ocak 2021
Mehmet baskapan dedi ki…
Çok güzel yazı olmuş ellerine sağlık
dogancan dedi ki…
fotolar enfes, vizesiz yeni rotaları heyecanla bekliyoruz :)
Unknown dedi ki…
Korona izin verirse 2021 hedefinde var..Çok güzel yazı olmuş:)
Unknown dedi ki…
Covid mağduru olarak 2020 planlarım arasında ilk sırada olan yerlerden birine gidememiş olmanın hüznünü okurken tekrar tekrar hissettim. Ancak bu güzel yazı vesilesiyle gezmiş kadar da oldum diyebilirim :)
Unknown dedi ki…
Pandemi bittiğinde, ikinci kez gideceğim ve bütün tematik restoranlarını tavaf edeceğim şehirdir kendileri.
KB dedi ki…
Sanki gitmiş gibi oldum. Çok güzel anlatmışsın :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSVİÇRE-ZÜRİH & LUZERN

İTALYA Bolonya

İZMİR 2023(Alaçatı-Urla-Sığacık/Seferihisar)