KUZEY MAKEDONYA-ÜSKÜP

KUZEY MAKEDONYA-ÜSKÜP

Pandemi döneminde uzun vadeli yapılan 3 planın iptal oluşuna kayıtsız kalmak zorunda kalan ben, artık daha "yakın" gelecek planlarına eğilmeye karar vermiştim. Üsküp şehri Balkanlarda ziyaret etmeyi planladığım tek şehir olarak kalmış ve gününü beklemekteydi. Schengen Vize tarihlerinin çok uzun olması sebebiyle 19 Mayıs tatil rotamın, bir anda hemen gidilebilecek vizesiz yere kaymasıyla bu buluşmayı daha da hızlı hale getirmiştim. Pasaport hazır, uçak bileti, kısa bir araştırma ile otel derken hazırdım. 3 gün boyunca oteli biraz evim gibi kullandığım, dinlendiğim gezdiğim, keyif aldığım bir tatilin notları gecikmeli olsa da sizlerle.




1. GÜN

Pegasus uçuşu 3 saat erkene alınca cuma sabahı erken saatlerde şehrin tek havalimanı olan Büyük İskender Havalimanına inmemle geziye süre avantajı ile başlamıştım. Kısa bir pasaport kuyruğunun ardından beni şehir merkezine götüreceğini bildiğim shuttle geldi. Shuttle saatleri çok sık değil, uçak saatinize göre ne kadar bekleyeceksiniz ya da beklemek isteyecek misiniz bakmanız iyi olabilir. Bir diğer ulaşım aracı da taksiler. Sıra sıra dizilmiş son model Mercedes'leri görünce shuttle fikriniz değişebilir:) Küçük bir not olarak, havalimanında ayrılmadan önce bir miktar parayı Makedon Dinarına çevirmekte fayda var. Shuttle için şoförden alacağınız bilet için dinar vermeniz gerekiyor. Şehrin içinde harcadıkça ve ihtiyaç duydukça ufak ufak çevirmenizi tavsiye ederim. Yarım saatlik yolculuğun ardından, duymaya alışık olduğunuz "merkeze yakın" tabirini yine kullanabildiğim Alexandar Square Boutique Hotel'e varmıştım. Konumu, kahvaltısı, geniş ve temiz odaları ile başka yer aramayın diyebileceğim bir yerdi. Check in saatinden bir hayli önce gitmeme rağmen odamın hazır olması da otele duyduğum sempatiyi arttırdı.

Tahmin edebileceğiniz gibi gidilecek yerler, olası restoran-kafe listem hazırdı. Vaktim de olduğu için biraz dinlenme, yavaş hazırlanma ile telaşsız bir şekilde gezmeye başlayacaktım. Şehir, ilk intiba ile beklentilerimi karşılayacağının sinyalini vermişti, hazırlıksız yakalandığım şey ise havanın bu kadar sıcak olmasıydı. Gezi boyunca çıkartamadığım şapkam, kendimi dışarı atar atmaz ilk aldığım şey olmuştu. İlk durak, otelden yaklaşık 15 adım sonra vardığım Büyük İskender'in görkemli heykelinin olduğu Makedonya Meydanıydı. Burası tahmin edebileceğiniz gibi şehrin kalbi. Aslanlı heykelleri, su fiskiyeleri ve akşam saatlerindeki ışıklandırması ile görsel bir şölen.











Akşamları göze hitap eden ışıklandırma ve fıskiyeleri ile farklı bir atmosfer oluşturuyordu. Yarım günün planında, Vardar nehrinin bir kıyısını yüzeysel gezip, keşif yapmak sonrasında Tarihi Taş köprüden geçerek Türk Çarşısını gezmek vardı. Meydanın olduğu bölüm ve Vardar Nehrinin birkaç kilometrelik kısmı trafiğe kapalı. Geniş bir kaldırım ve sayısız restoran ile dolu. Araba olmamasının ve düz arazi avantajının çok fazla scooter ve bisiklet kullanımına yönelttiğini söyleyebilirim. Sizin için gezilerde olmazsa olmaz ise mutlaka kiralayın, keyifli olacaktır.  Büyük İskender Anıtını arkamıza alıp etrafa bakarken dikkatimiz çekecek bir diğer görkemli yapı Paris Zafer Tak'ına benzeyen Makedonya Kapısı oldu. 


Biraz araştırınca öğreniyorum ki bu yapı halk tarafından hiç beğenilmemiş çok taklitçi bulunmuş ve gereksiz bir harcama olarak görülmüş. Turist olarak beni rahatsız etmedi. Biraz yaklaştığımda bu kapının üzerinde yer alan Rahibe Teresa'ya ait sözlerin onunla ilk buluşmamız olmayacağını tahmin ediyordum. Hristiyan dünyası için çok önemli olan bu figürün, Kuzey Makedonya için de kıymeti büyük. Gezinin ilerleyen günlerinde yine Rahibe Teresa'nın hayatına ve sehrin içindeki motiflerine değineceğim. 


Yönümü 200 metre kadar ilerimde duran Taş Köprü'ye çevirmiştim. Sadece yayalara açık olan bu köprüyü geçtikten sonra sizi çoğunluğunu Türk Esnafın oluşturduğu restoran ve dükkanlardan oluşan şirin bir mahalle bekliyor. Yavaş yavaş acıkmaya da başladığım için ayaklarım beni Türk Çarşısı içindeki Destan Köfteye doğru götürüyordu. Çarşının girişinde magnet ve kupa molası verdikten sonra dükkanlara sonradan bakarım diyerek hızlıca siparişi verdim. Türkler için bildiğinizden farklı bir tat değil ama gayet lezzetli. Uygun ve leziz bir öğle yemeği alternatifi. (Bir porsiyon köfte 4.5 Euro)





Köfte iyi hoş da yemeğin üzerine meşhur Trileçeyi yemeyecek misin diye soranlar için mekanı önereyim ama ben yemedim; fazla aram yok. Gidenlerin yalancısıyım, oldukça güzelmiş:) Nexho Türk Çarşısında gezinirken mutlaka önünden geçeceğiniz ve meraklısı iseniz Trileçeyii denemeniz gereken yer. 

Halen daha Türklerin işlettiği dükkanlar ve restoranlardan oluşan bu kısım bir hayli keyifli. Elinizde dinar yok ise de birçok yerde zorlanmazsınız, euro her yerde geçiyor ancak doları hiç duymadım. Otobüs biletleri, müze girişleri nakit ilerlemek isterseniz dinar alıyor, geri kalan Euro ve Kredi Kartı kabul ediyor. 

Yazının başında belirttiğim gibi ben daha ilkbahar kreasyonu ile gelmişken hava adeta çöl sıcakları. Hem elimdekileri bırakmak hem de biraz dinlenmek için otelin konumun merkezi olması benim için büyük avantaj oldu, ev gibi kullandım diyebilirim. Sonrasında Trileçe'den arttırdığım tatlı hakkımı Marriot Otelin altında yer alan Distrikt'te değerlendirdim. Kabaca kahve ve tatlı için vereceğiniz fiyat ortalama 6 Euro.


Ben biraz dinlenirken güneş de yavaş yavaş iniyordu. Vardar nehri, köprüler, restoranlarla dolu yürüme yolu ve binalar gündüzden dahada hoş bir görüntü vermeye başlamıştı. Otele yürürken heykelleri ile dolu Sanat Köprüsü ve Makedonya Medeniyetler Köprüsü biraz Eskişehir'i, biraz da Paris'i anımsatıyordu.











Her ikisi de dönemin önemli kişilerinin heykelleri ile bezenmiş, özellikle akşam ışıklandırmaları ile göze hitap eden yapılar. Suyun geçtiği, küçük köprülerle bağlanan yakaların olduğu şehirler hemen farklı bir havaya bürünür ya, bu köprüler ve Vardar Nehri de bu güzellikten nasibini almış ve Üsküp'ü daha güzel bir yere taşımış. Vardar Nehri boyunca çok fazla pub ve restoran hizmet veriyor. Benim bu akşam için rotam belli olduğu için göz ucu ile bakıp meydandaki Pelister restoranına geldim. Dünya mutfağından örneklerin olduğu bu restoranda oldukça lezzetli bir pizza ve lokal kırmızı şarap deneyimledim. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer olur, memnun kalacaksınız. Bu kadar güneşe maruz kalmayı ve atılan adımları sayarsam günü bitirme zamanı gelmişti. 

Pelister 



2.GÜN

Bugün günlerden Matka Kanyonu, biraz şehirden, yapılardan uzaklaşıp yeşile ve maviye doyma zamanı. Benim en merak ettiğim yerlerden biri, genelde şehre bu kadar yakın bu tarz doğal güzelliklere rastlamıyoruz. Üsküp şehrinde yaşayanların ve de turistlerin en büyük şansı sanırım. Güne otelde aldığım kahvaltı ile başlıyorum, Makedonya kahvaltısı diye geçen bir tabağı seçiyorum ve bana Türkiye'yi aratmadığı için minnettar kalıyorum.

Buranın lokal lezzetlerinden "Ajvar" kahvaltıların vazgeçilmezi, çok da lezzetliydi. Közlenmiş patlıcan, salça ve domatesten oluşan güzel bir sos. Matka Kanyonu için 11:30 gibi otelden transfer ayarladığım için sabah kahvesini aceleye getirmeden dün çektiğim güzel fotoğraflara bakarak zamanın gelmesini bekliyordum. Yaklaşık 30-40 dakikalık bir yolculuğun sonunda oradaydım. Burada ilk notum yürümeyi sevmiyor ya da yürümekte zorluk çekecek kişiler ile seyahat ediyorsanız tam anlamıyla buranın tadını çıkartamayabilirsiniz. Araba, otobüs, taksi ne ile gelirseniz gelin, uzunca bir yürüyüş parkuruna hazır olun. Bot turu ya da kano yapmadan dönmeyeceğiniz etkinliklerden bir kaçı. Ben uzun bot turunu tercih ettim yaklaşık 1 saat sürdü, kısa olana göre Vrelo mağarasını da ziyaret ettim ki bence ne kadar o suların üzerinde manzaraya bakarak vakit geçirirseniz o kadar iyi. Yol boyunca bol bol fotoğraf çekmek için durmanız gerekecek. Öğle ya da akşam yemeği saatlerinde Matka Kanyonunda olmanızı öneririm, oradaki tek otelin mükemmel manzaralı restoranında mutlaka mola vermelisiniz. 




Yaklaşık 3 saate yakın Matka Kanyonunda kaldıktan sonra iyi ki gelmişim diyerek merkeze geri döndüm. Yeşile doyamamış olacağım herhalde ki Makedonya Kapısının arkasında yer alan "Women's Park'ta küçük bir tur yapıp, heykellerin fotoğraflarını çekerek otele geçtim. Yemek öncesi biraz otel molası sonrası bu akşam ben de Vardar Nehri kenarında gözüme güzel gelen bir yere rastgele oturarak akşam yemeğinin tadını çıkardım. Sonrasında atmosferini sevdiğim Distrikt'te kendime bir kokteyl ısmarladım. Sokak sanatçılarının meydanda verdiği mini konserleri, güzel ışıklandırılmış heykellerin arasında dinleyip, son güne zinde başlamak için otelin yolunu tuttum.

3.GÜN

Üsküp'te son gün. Uçağın akşam olmasının avantajı ile hemen ayrılık havasına girmeden yapılacaklar listesini tamamlama heyecanı ile geçecek bir gün. Otelimin çok sevdiğim kahvaltısı sonrası, bavulu toplama seansı ile  bugüne ayırdığım ilk yer olan St Clement of Ohrid Kilisesi 'nin yolunu tuttum. Şu ana kadar gezdiğim yerlerin tam ters istikametinde oluşu vesilesiyle daha fazla Üsküp sokağında kaybolma fırsatı buldum. Gelelim kilisenin detaylarına. Burası Makedonya'nın en büyük Ortodoks Kilisesi, tarihi çok eskilere dayansa da 1990'larda restore edilmişti. Kilise duvarlarındaki resimlerin canlı renkleri de yakın zamanda elden geçtiğinin bir göstergesi. Küçük, yormayan, renk yoğunlukları ile de kasvet hissetmeden ayrıldığım bir yer oldu. 




Sonraki durak ise pazar olması sebebi ile erken kapanacak olan Rahibe Terasa Müzesi. Rahibe Terasa Arnavut kökenli olup, Üsküp doğumludur. Nobel Barış Ödülüne sahip, hayatını insanların iyiliği için adamış bu çok değerli kişiyi her iki ülke de çok sahipleniş. Anısına yapılan evin giriş katı müze, üst katı da küçük bir kilise olarak hizmet vermekte. 



Müze severleri mutlu edecek iki öneriyi buraya bırakıyorum. Arkeoloji Müzesi ve Makedonya Mücadele Müzesi. Her ikisine de gitmenizi tavsiye ediyorum. Aşırı zaman almayan büyüklüğü ve aklınızda kalacak değişik bilgiler ile benim gezmeyi sevdiğim tarzda iki müze oldu.


Vardar nehrinin bu tarafında gidebileceğim Üsküp Kalesi kalmıştı. Ben pas geçmeyi tercih ettim, uzaktan fotoğraflamayı ve tarihini internetten öğrenmeyi seçtim. Listede yer alan tarihi yerlere bir bir tik atarken son saatlerde börek tatmadan gidiyor oluşumu fark ettim ve hemen otelin yakınlarında peynirli börek-ayran molası verdim. Tadına aşinayız, şaşırtmıyor ama tahmin edersiniz ki çok lezzetli. 


Yavaş yavaş shuttle saati yaklaşıyor ve bir tatilin daha sonu geliyordu. Benim gitmediğim ama gezilecekler listesinde göreceğiniz Milenyum Tacını gezmeden gidiyorum. Şehrin bir çok yerinden görünen bu yapı, çok ilgimi çekmedi. Vodno Dağında bulunun yaklaşık 66 metrelik bir yapı. Telefekrik ile çıkacağınız ve özellikle manzara anlamında hoşunuza gidecek bir yer. Aklınızda bulunsun.






Geldik bonusa. Üsküp gezinizi bir gün uzatma şansınız olursa uğramadan dönmeyin dediğim yer Ohrid Gölü. Benim planım sadece Üsküp idi, o yüzden aklım kalmadı ama tavsiyem buraya gelmişken 1 gece daha kalacak şekilde kendinizi ayarlamanız. Üsküp'ten ortalama 3 saat sürüyor. Araba kiralamak ya da otobüs ziyaret için bir alternatif. Doğası, sokakları, tekne turları ile gidenlerin hayran kaldığı bir yer.

**Birkaç restoran önerisini de yazımın sonuna eklemek istedim. Destan ayarında Kosmos, Steak ve İtalyan sevenler için La Terrazza, yerel lezzetler ve müzikler için ise Skopski Merak ve Old House önerilerim arasında. Akşam meydanda bir şeyler içmek için ise Kolektiv Bar.


Bu geziyi yaparken bilmiyordum ama bir sonraki rotam Edinburgh oldu, onun da detayları yakında...

O zamana kadar hoşçakalın...:)

***Pratik Bilgiler

Üsküp Kuzey Makedonya'nın en büyük şehri olup nüfusu ortalama 550.000 kişidir.

Şehrin tek havalimanı Büyük İskender Havalimanıdır ve şehir merkezine uzaklığı 17 kmdir.

Türk vatandaşları için vize zorunluluğu yoktur.


İnstagram Hesabım:lesmemoires

Farklı vizesiz yerler ne olabilir derseniz, BUDVA BELGRAD ve LVIV yazılarıma göz atabilirsiniz.


https://bit.ly/3pXiJiI      BUDVA

https://bit.ly/3SooXUv  BELGRAD

https://bit.ly/2KJCIQf   LVIV















Yorumlar

Sg dedi ki…
Vizesiz ve ekonomik olarak yapılabiecek güzel bir seyahat, eline diline sağlık.

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSVİÇRE-ZÜRİH & LUZERN

İTALYA Bolonya

İZMİR 2023(Alaçatı-Urla-Sığacık/Seferihisar)