KARADAĞ-BUDVA
BUDVA
Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkeler için vizesiz gidilecek yerlerin ayrı bir kıymeti vardır. Türkiye’de yaşayan ve vizenin ne kadar çıkacağını tam kestiremeyen kişilerin keyifle gezilecek yer arama telaşı da bir hayli fazla. Özellikle hangi ülkenin aniden vize isteyeceğine emin olamadığımız bu dönemlerde uygun bilet bularak(vize parasını içine dahil eden uçak biletlerinden uzak durmanız önerisi ile) deneyimlenmesi gereken yerlerden biri de Budva. Burası Karadağ ülkesinin hem kültürel hem de deniz sezonu için gözde yerleşim yerlerinden biri. 2019 yılının Ocak ayında THY'nin hep yaptığı Balkanlar rotası indirimi ile yarı yarıya bir ücret ödeyerek Nisan ayı için yerimi ayırtmıştım. Yaz sezonu, fiyatların bir hayli pahalı olduğu bir dönem. Ben yine Türkiye koylarını değişmem diyerek hakkımı ilkbahardan yana kullandım. Para birimi EUR olsa da büyük şehirlere nazaran daha uygun konaklama ve yemek imkanı sunacak ve gerçekten keyifli vakit geçirilecek bu şehri listenize almanızı öneririm. Pandemi öncesi dönemi hasretle anarak yazacağım Budva seyahatimin detaylarına başlayalım.
Sveti Stefan Adası |
1.GÜN
Montenegro için biletler genelde sabah erken ve akşam saatlerinde oluyor. Biz de cuma günü akşam 20:30 sularında varacak şekilde THY'den aldığımız biletlerimiz ile Podgorica Havalimanındaydık. Budva, Montenegro şehrine kabaca 1 saat 15 dk uzaklıkta. Otele varmak için araç kiralama, taksi ya da transfer aracı ayarlamak gerekiyor. Biz otelin bu hizmetini kullanarak çok konforlu ve taksiden daha uygun bir fiyata otelimize giriş yaptık. Budva çok büyük bir yer olmadığı için otellerin çoğu merkezi sayılabilir. Hotel Moskva, bizim de çok memnun kaldığımız temiz, güzel döşenmiş ve konumu itibari ile de bizi hiç yormayan bir oteldi. Şık restoranı ve barı ile de akşam otelde kalmak isteyen misafirler için güzel bir alternatif; biz de yol yorgunu dışarı çıkmak yerine canlı müzik eşliğinde keyif yapmaya tercih ettik.
2.GÜN
Belgrad ve Lviv'in ardından Balkanların Türkiye'den daha serin olduğu tezini çürüttüğümüz bir seyahat daha:) Güneş tepede, bizim montlar yine ellerde. Tek derdimiz bu olsun diyerek otelde kahvaltıyı yaptıktan sonra kendimizi Eski Şehri(Old Town) gezmek için hazır hissediyorduk. Birkaç yüz metre sonra Adriyatik denizi görülmüş, mavi renginin huzuru içimize işlemişti. Bu şehir için en turistik zamanlar yaz ayları olduğu için şehir biraz daha huzur veren ve bizi daha az yoran bir kıvamdaydı. Surların ağırlıklı olduğu, daracık sokakları ile eski şehir hissini sonuna kadar yaşatan ve metropol havasından uzaklaştırarak gerçek tatil hissini vermişti bizlere. Sokaklarda kaybolmadan önce meşhur dans eden kız heykelini görmek için denizin kıyısına doğru yürümeye başladık. Bu heykel ile alakalı fazlaca rivayet varsa da gerçek olan boyutlarının oldukça küçük olduğu:) Turistlik vazifelerimizi yerine getirip fotoğraf çekiminden sonra kanyon tadında bir yoldan yürüme devam ettik. Buranın sonu oldukça popüler olan Mogren Plajına çıkıyor. Burası berrak mavi suyu ile küçük bir koy. Mevsim gereği sakin, birkaç kişi haricinde havlusunu sermiş kimseyi göremedik. Yaz aylarında oldukça dolu olacağını tahmin ettiğimiz bu berrak mavi suda denize girme deneyimi yaşamanızı isterim:)
Biraz deniz havası ile kendimize geldikten sonra sıra, şehrin dar sokaklarını ve sürprizli yapılarını keşfetmeye gelmişti. Yan yana dükkanlarda hediyelik eşya bakabileceğiniz, birbirine çıkan rengarenk tabelalarla, büyülü sokaklardan oluşuyor şehir.
Budva Sokakları |
Sokalar bizi başka diyarlara götürse de mavinin büyüsüne de kapılmıştık bir kere. Yine rotayı denize çevirmiş bulduk kendimizi. Gezilen yerleri kendi ülkemizden köşelere benzetmeyi severiz, biz de tam Kalamış Marina hissi yaşadığımız bir yerdeydik. Bizden farklı olarak, ormanlarla kaplı dağ manzarası da maviliklere eşlik ediyordu. Fazla sayıda tekneyi de barındıran marina ve denize paralel devam eden yürüyüş yolu aynı zamanda Budva'nın güzel yemeklerini sunacak bir çok restorana da ev sahipliği yapıyor. Bizim akşam gideceğimiz yer belli, akşam saatlerine geldiğimizde paylaşacağım:)
Marina |
Şehrin görülmeden dönülmemesi gereken yerlerinden bir tanesi de Citadel(Hisar). Şehri yukardan görmeyi çok seven ben doğru yerdeydim. Burası etrafında birkaç tane küçük ve mimarisi sevimli kiliselere de ev sahipliği yapıyor. İsim isim yazmaktansa bizim yaptığımız gibi daha akışında gezmenin güzel olacağını düşündüğüm bir şehirdeyiz. Biz öyle yaptık, çok da keyif aldık.
Güne erken başlamanın faydası ile eski şehri kabaca gezmiş ve yemek için sokak aralarında güzel bir pizzacı bulmuştuk. Balkan mutfağı ve İtalyan mutfağının birleşimi bir yerdeyiz. O nedenle çok fazla makarna pizza alternatifi sunan restoran bulunuyor. Sambra Pizzeria adlı sevimli restoranda ortalama 8 Euro olan leziz pizzalardan afiyetle yedik.
Gün bitmeden görmek istediğimiz Sveti Stefan adasına gitmek için çok oyalanmadan şehir merkezinden kalkan otobüs durağında aldık soluğu. Uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından doğayla iç içe bir yerde bulduk kendimizi. Uzaktan karayolu ile bağlanmış ada bize göz kırparken biz de yeşilin ve çok güzel ağaçların arasından geçerek sahile iniyorduk. Şu an sadece adada bulunan otelde kalanların girilmesini izin verilen bir durumda, o nedenle adayı gezemeyeceğinizi belirtmek isterim. Park olarak tabir edilebilecek geniş araziyi bol miktarda oksijeni içimize çekerek yürümeye başladık, sonunda ise kendimizi kum ve denize bu kadar yaklaşmışken soğuk Adriyatik denizine ayaklarımızı sokarken bulduk. Henüz zamanı değilmiş, onu da sizin adınıza test ettik:) (Aslında sizin de aklınıza gelen şeyi yazmadan geçmemeyim. Burası da Cunda Adası'nı anımsattı bize)
Yaklaşık 2 saatimizi burada geçirdikten sonra yine aynı otobüs ile merkeze dönüyor, ve akşam yemeği öncesinde otelde kısa bir mola veriyoruz. Yemek için denizin kenarı boyunca dizilen lokal bir restoranda karar kıldık. Dekorasyonu ve çalan canlı Balkan müzikleri, kocaman porsiyonları ile keyifli bir akşam geçirdik.
3.GÜN
Bu sabah da Budva'da güneş tepede. Motivasyonumuz tam, Budva'ya gelenlerin görmeden dönmeyeceği Kotor ilk durağımız. Kahvaltının ardından yine Budva'dan Kotor'a otobüsler ile yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuğa çıkıyoruz. Kotor çok düşük bir nüfusa sahip sahil kasabası şeklinde bir yer. Önemli limanlara ev sahipliği yapması bu kasabayı ülke için önemli bir hale getiriyor. Bir de barındırdığı tarihi eserler ve güzel mimarisi ile de Unesco Dünya Mirasları Listesinde. Yavaş yavaş gezmeye başladığımız bu şehre bereketimizle gelmiş ve güneşi eski şehirde bırakmıştık. Şemsiye açmamızı gerektirecek bir yağmur gezi boyunca bizimleydi. Otobüsten indiğimizde bizi ilk karşılayan kare o kadar güzeldi ki yağmur çamur kar buranın keyfini çıkarmamıza engel olamazdı.
Kotor |
Surlarla kaplı film setini andıran Kotor gezimiz başlamıştı. Daracık sevimli sokaklarda güzel atmosferi hissederek aheste aheste dolaşmaya başladık. Sanırım en telaşsız gezdiğimiz ya da telaştan bizi alıkoyan havasını en çok hissettiğim yer burasıydı. Birbirini kovalayan sokaklardan sonra Ordu Meydanına gelmiştik. Meşhur saat kulesi ve içeride değişik bir ayine tanık olduğumuz sevimli St Tryphon Kilisesini de gezmenizi tavsiye ederim. Düzlük alanda yapılacaklar arasına bir de Denizcilik Müzesi ziyaretini eklemeniz keyifli olacaktır. Liman kenti olduğu için denizcilik burası için çok önemli.
Biz oradayken de büyük bir Cruise gemisi yanaşmış, bekliyordu. Gitmek istediğimiz son bir durak kalmıştı, ama onun için biraz besine ihtiyacımız var, lakin 1300 adım çıkarak varacağımız San Giovanni Kalesi ve çekilecek mükemmel fotoğraflar bizi bekliyordu. Yemek için meydanda bir çok alternatif var. Restoran tadında bir yer arayanlar için Astoria tercih edilesi. Yemekten sonraki durak olan kale, yağmurlu ve puslu havaya rağmen Kotor'un hafızalara kazınmasını sağlayacak görüntüleri bize vermişti. Buradan çektiğim fazla güzel fotoğraf koyamıyorum ancak Kotor'a geldiğinize pişman olmayacağınızı söyleyebilirim.
4.GÜN
Kendi küçük, havalimanı küçük Karadağ'dan ayrılma vakti, birazdan uçağa bineceğiz. İyi ki gelmişiz dediğimiz bir seyahatin daha sonuna gelmiştik. Her mevsim keyif alacağınıza inandığım, şehirleri ve kasabaları birbirinden renkli ve masalsı olan bu ülkeye yolunuz düşerse pişman olmayacağınıza eminim. Bir sonraki gezide görüşmek üzere:)
İnstagram Hesabım:lesmemoires8
Vizesiz diğer alternatiflere de bakmak isterseniz.
Belgrad https://bit.ly/3znsvO5
Lviv(bu günlerde biraz zor) https://bit.ly/2KJCIQf
Yorumlar
Yorum Gönder