ALMANYA-BERLİN

BERLİN

Her gezinin bir hikayesi vardır. Kimi zaman çok uzun zamandır hayali kurulan bir yer için bilet alınmıştır, kimi seyahatler spontane kararların sonucudur. Bu genellemeler ile alınmış çok biletim, gidilmiş çok şehrim var. Berlin gezisi bir hayli farklı oldu. Yeni yerler keşfetmeyi çok seven arkadaşım Ceren ile bilet almak istediğimiz yeri küçük bir oyunla seçmiştik. İkimiz de gitmek istediğimiz 5 şehri bir sayfaya yazdık. Bunları birbirimize okuyup gittiklerimizi eledikten sonra çıkan ilk şehir rotamızı oluşturacaktı. İkimizin de ilk 5'ine girmiş Berlin şehrinde karar kılmamız uzun sürmedi:) Almanya’nın başkentine yaptığımız eğlenceli gezimiz iyi ki gelmişiz dedirten, yakın tarihte yaşananlarla da düşündüren bir seyahat oldu. Keyifli turistik noktalarını, tarihini, yemeklerini, kültürünü ve bizi etkileyen farklı dokusunu anlatmaya çalışacağım Berlin gezimin anıları sizlerle. 


Berlin Katedrali


 1.GÜN

Pegasus’tan alınan uygun uçak bileti ile tarihler 8 Kasım'da öğlen olmamışken Schönefeld Havalimanına varmıştık. Havalimanı transferimiz için Berlin’in gelişmiş metro ağından yararlandık. Mitte bölgesinde yer alan Titanic Comfort Otel’e yürüme mesafesindeki metro durağından çıkmıştık ki karşımıza çıkan Schafer adlı kafenin vitrininde duran iştah açıcı yiyecekler ile acıktığımızı hatırladık. Tanesi ortalama 4-5 Euro olan kocaman sandviçlerle kendimize geldik. 150 metre kadar yürüdükten sonra  otelimize gelmiştik. Resepsiyonda bizi "Hoşgeldiniz" diyerek karşılayan Türk personeli ile Almanya’da çoğu şehirde tecrübe edeceğimiz diyaloglar başlamıştı. Oldukça güler yüzlü ve yardımsever  otel personeline  teşekkür edip, soğuk ama kuru olan havayı kaçırmadan Kreuzberg bölgesine doğru yola çıktık. Belki duyanlarınız vardır; Kreuzberg Berlin'nin Türk mahallesi olarak geçiyor. Otelden ortalama 1 kmlik bir yürüyüşün ardından yavaş yavaş tabelalarda Türkçe kelimeler, Türk yemeklerinin resimleri kendini göstermeye başladı. Grafiti sanatının en güzel örneklerini de görebileceğiniz bu bohem mahallenin dokusu oldukça hoş. Mutlaka sokaklarında biraz zaman geçirmenizi ve bizim gibi güzel butik kafelerinde kahve molası vermenizi öneririm.

Bundan sonraki durağımız Check Point Charlie olacaktı. Berlin’i gezerken hem önceden bildiğimiz hem de şehri araştırırken daha çok şey öğrendiğimiz Doğu- Batı Almanyası’nın izlerini göreceğimize emindik. Bu şehir sadece doğal güzelliklerden, müzelerden, ya da yemeklerden ibaret olmayacaktı. 1989 yılına kadar Doğu-Batı Berlin arasında geçiş yapılan noktalardan biri olan Check Point Charlie bu ruhu bize gösteren ilk durağımızdı. Doğu Berlin'den göçleri önlemek amaçlı koyulan bu kontrol noktaları artık tarihe karışsa da belki sadece turistik bir nokta olarak değil, geçmişin izlerini ve neler yaşandığını unutmamak için de hala sembolik olarak duruyordu.

Check Point Charlie Kontrol Noktası


Her ne kadar henüz Berlin'in büyük meydanlarındaki alışveriş noktalarını gezmemiş olsak da burada da çok fazla hediyelik eşya satan dükkana rastlamak mümkün. Zevkinize göre bir şeyler bulabileceğinize eminim. Oldukça verimli geçen yarım günün ardından sıra keyifli bir yemeğe gelmişti. Restorana doğru yol alırken Berlin'i oldukça yeşil bir şehir olarak anlatanlara hak vermeye başlamıştık. Otele varana kadar gördüğümüz kadarıyla da her metrekare değerlenmiş; şehri yeşil alana kavuşturmak için büyük parklar oluşturulması beklenmemişti. Sene boyunca çok fazla turist alan bir şehir olmasına rağmen, daha ilk günden sokakların sakinliği ve düzeni dikkatimizi çekmişti. Belki mevsimin etkisi de olabilir ancak büyük turist kafileleri ya da bizim kendimizi çok turist hissettiğimiz anlar bir hayli azdı. Yarın bu şehirde işe başlayacaksın deseler hiç zorlanmam gibi geliyor dediğimi hatırlıyorum. Restoran seçimine dönecek olursak, bu akşamı daha soft geçirmeyi düşündüğümüz için tam bir Berliner yemeğini yarına bırakmıştık. Her gezide bir şekilde hatırlanan İtalyan Mutfağından yana kullandık hakkımızı. Restoranımızın adı "Fontana di Trevi". Kareli kırmızı beyaz örtüleri, ahşap dekorasyonu ile ilk içeri girdiğiniz anda sizi etkilemeyi başaran bir yer. Makarna porsiyonları oldukça büyük, pizzası nefis ve ara sıcakları gerçekten tazeydi.Ev yapımı kırmızı şarabı ile çok keyifli bir akşam geçirtmişti bize. (İtalyan mutfağı gibi tanıdık lezzet isteyenlere de 2 burgerci önerim olsun The Bird ve Burgermeister) Hafif yol yorgunluğu da olduğu için iki mekan gezme hakkımızı yarına sakladık. Şimdi otobüse atlayıp otele dönme vakti.


2.GÜN

9 Kasım 2019 tarihi bizim için sadece Berlin gezimizin ikinci günü olsa da Berlin Duvarının yıkılışının 30.yılı olması sebebiyle Almanlar için ayrı bir önemi vardı.Gün içerisinde karşılaştığımız anma gösterilerine elimize yer alan şemsiyeler ve büyük sırt çantalarımız uygun bulunmadığı için giremesek de biz de kıyısından o ruha tanıklık etmiş olduk. Yoğun günümüzün detaylarına girmeden, konuyu otelimizin  mükemmel kahvaltına getirmek istiyorum. Sanıyorum o tarihlerde şehirde bir kongre ya da çok katılımcının olduğu bir toplantı vardı. Otelimiz oldukça kalabalık ve takım elbiseli beylerden ve şık giyimli hanımefendiler ile doluydu. Gezilerde kahvaltıda çok vakit kaybetmeyi sevmesem de Ceren ile bir kahve daha biraz da bundan vs derken evimizdeymiş hissi ile keyifli bir kahvaltı yapmıştık. Bugün yine görülecek birçok yer var. Yağmurlu bir gün olacağını bildiğimizden şemsiyeler elimizde ilk durağımız yürüyerek vardığımız Berlin Katedrali olmuştu.

Berlin Katedrali


Berlin Katedraline giriş ücretli. Aynı zamanda içerisindeki müzeye girişi ve yukarı katlardan şehir görmenizi sağlayan mükemmel bir manzarayı da kapsıyor. Beni asıl etkileyen ise labirent gibi arka arkaya açtığımız kapılardan sonra kilisenin dar balkonlarından şehri görmemizi sağlayan kısımdı. Aslında kendimizi bir şatoda yaşıyormuş gibi hissettirdi. Berlin'in simge yapılarından bu katedrale uğramadan dönmeyiniz:)

Berlin Katedrali konumu gereği de birçok turistik noktaya yakın. Bunlardan en önemlisi de Müzeler Adası. Bizim gelmeden önce kafamızda görmeden dönmeyelim dediğimiz müze Bergama'dan götürülen eserlerin sergilendiği Bergama Müzesi idi. Ancak birkaç yıldır bakımda olduğunu öğrendik. Maalesef bu gelişimizde üzülerek pas geçmek zorunda kaldık. İkinci durağımız ise, arkadaşımın  Berlin ziyaretinde çok etkilendiği DDR müzesine olmuştu. Sanıyorum gezdiğim yerler için de en hatırımda kalan ve bana çok şey katan müzelerden birine gelmiştim. DDR Müzesi, Doğu Almanya'yı her yönüyle örnek olarak ev halini, tatillerini, arabaları, sokakları sizlere gerçek ölçülerde simüle etmiş. Düşünün bir ecza dolabında olan ilaçlara kadar gösterilmiş. 1 Mayıs pankartlarından, tatil yerlerinden resimler, videolar, mutfak dolaplarındaki tabaklar ve daha neler neler. Bizim çok zevk aldığımız hafızalara işleyen bir müze gezisi olmuştu. Kesinlikle bu ilginç deneyimi kaçırmamanızı tavsiye ederim. Bunun haricinde zevkinize göre gitmek isteyeceğiniz müzeler birkaç adım ara ile kapılarını size açmış durumda. Bu kadar kültür-
sanat yeterli biraz da şehrin keyfini nehir turu ile çıkartalım diyorsanız, bilet almaya çok yakınsınız. Özellikle açık bir hava varsa çok daha keyifli bir gezinti sizleri bekliyor. 

DDR Müzesi

DDR Müzesi

DDR Müzesi

DDR Müzesi


Kültür turumuza kısa bir ara vererek şehrin en büyük meydanlarından biri olan Alexanderplatz'da alıyoruz soluğu. Burası şehrin her anlamda kalbinin attığı yerlerden biri. Her zevke hitap eden dükkanları, çok çeşitli yemek yerleri ve şehrin her yerine ulaşmanızı sağlayan toplu taşıma ağının merkezi olması nedeniyle oldukça popüler. Biz de bu meydanda vakit geçireceğimizi bildiğimiz için kafe alternatifleri araştırmıştık. Five Elephant Cafe, oldukça küçük ve yalın çizgilerle döşenmiş sıcak bir yerdi. Çok leziz kruvasanları, tatlıları ve taze kahveleri ile keyifli bir mola yeri olmuştu bizlere. Merak edenler için kahve fiyatları 3 Euro'dan başlıyor. Buradan sonra yolumuz, Berlin şehrinde uğramadan dönülmemesi gereken East Side Galleri'ye düşecekti. Ortalama 1.5 km uzunluğundaki bu açık hava sergisini gezeceğimiz için metroyu kullanmaya karar verdik. Grafiti sanatının bu şehirdeki ilk örneklerini Kreuzberg bölgesinde deneyimlemiştik. Burası da yine yüzlerce sanatçıya ev sahipliği yapan renkli bir başka köşesi. Utanç duvarı olarak da nitelendirilen Berlin Duvarının izlerini unutturmamak adına seçilmiş çok renkli ve yaratıcı bir yöntem.

 




Güneşli bir günde East Side Gallery gezimizi tamamlıyoruz. Hazır buraya gelmişken Berlin'in gece hayatının metini duyanlara  bir yer önerim olacak. Watergate'i, belki giden arkadaşlarınızdan duydunuz belki de internette yaptığınız araştırmalarda karşınıza çıkmıştı. Bir şeyler içmek ve eğlenmek isterseniz yolunuzu buraya düşürmenizi tavsiye ediyorum. Aynı zamanda buraya kadar gelmişken Spree nehrinin kenarında meşhur kızıl Oberbaum Köprüsüne bakarak bir şeyler içerken manzaranın tadını çıkartabilirsiniz.
                     
                                                   
Oberbaum Köprüsü


Düsseldorf yazımı okuyanlar öve öve bitiremediğim Block House restoranını hatırlayacaktır. Berlin'de de gitme şansımız olduğunu öğrenince hemen bir akşamı buraya ayırmaya karar verdik. Herkesin açlığına göre boy boy menüler mevcut. Ortalama 200 gram et, güzel bir salata ve kumpir patates için 20 Euro civarı bir hesap ödedik. Karnımızı doyurduktan sonra güzel bir pub arayışına girmiş ve Almanların arasına karışmak için Brahaus Georgebraeu'u bulmuştuk. Güzel bir sohbet eşliğinde bir şeyler içtikten sonra dinlenmek için otelimize döndük.


 3.GÜN

Bugün Berlin'de gezilecekler listemizdeki bir çok kaleme tik atma hedefimiz var. Yine birbirine yakın yerler seçerek yürüyerek şehir keşfetme şansımızı kullanmak istedik. Yine doyurucu bir kahvaltının ardından ilk durağımız Reichstag(Parlamento Binası). İkinci dünya savaşı sırasında aldığı hasarlar sonucu kullanılmayan ve sonrasında restorasyon geçiren bina 1999 yılından beri  Parlemento Binası olarak kullanılmaya devam ediyor. Dışarıdan görkemi,sizi içeriye davet ederken asıl büyüleneceğiniz kısım Berlin'i 360 derece görmeyi vaad eden cam kubbesi. Bu şehri yukarıdan ve 360 derece görmek için vaktiniz sadece bir yeri ziyarete yetecekse bu binayı Berlin TV kulesine tercih etmenizi tavsiye ederim. Parlamento binasının çok yakınında yer alan, yapımına 1700lü yılların sonunda başlanmış Berlin'in önemli turistik noktalarından  Branderburg Kapısı var.


Branderburg Kapısı



12 yüksek sütundan oluşan bu yapı eskiden şehre giriş yaptığınız kapılardan biriymiş. Berlin'in en göz alıcı ve ihtişamlı noktalarından biri olduğuna şaşmamak gerek. İlk olarak hafızalarımıza yer eden bu muhtemeşem görüntüyü fotoğraflamadan ayrılamıyoruz. Bugün hava diğer günlere nazaran daha soğuk. Yakınlarda uğramanızı tavsiye edeceğim diğer bir nokta ise Avrupa'da katledilen Yahudiler anısına yapılan Holocaust Anıtı. Sadeliği ve renk seçimi ile o matem havasını sizlere kesinlikle yaşatıyor. Bu duraktan sonra biraz ağzımız tatlansın diyor ve internette yaptığım araştırmalarda keşfettiğim ünlü bir çikolata dükkanına gidiyoruz. Rausch Chocolate House çok katlı bir binada, şık dizaynı ve envai çeşit çikolataları ile sizleri bekliyor. Belçika ve İsviçre bu işin üstadları gibi görünse de özellikle Merci çikolatalarından hayran kaldığımız Alman çikolatalarını deneyimlemek ve arkadaşlarınızı sevindirmek için bulunmaz bir yer. Aynı zamanda içinde yer alan kafesinde iç baymayan leziz bir sıcak çikolatayla ısınmayı ihmal etmeyin:) Şimdi sıra Gendarmenmarkt meydanını ziyaret etmeye geldi. Klasik müzik sevmeyenler bile bu kadar ihtişamlı bir binanın konser salonu olarak kullanılmasına hayran kalacaklardır. Aynı zamanda bu güzel yapıya eşlik eden Fransız ve Alman Katedrali de meydanın hafızalarda kalma ihtimalini bir hayli arttırıyor. Açık hava etkinliklerine de ev sahipliği yapan bu meydana uğraşamadan, ve banklarında soluklanarak etrafı incelemeden gitmeyin. Berlin'de meydan çok. Havanın kararması ile birlikte son gücümüzle Potsdamer meydanına varıyoruz. Burası tarihin izlerini görmekten çok daha modern binalar, camlı gökdelenler ile şehrin farklı bir dokunu yansıtıyor. Burada bulunan Sony Center adlı alışveriş merkezinde yer alan restoranlarda bir şeyler yiyebilir ya da alışverişler yapabilirsiniz. Sony Center ısınmaya çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda karşımıza çıktı; içeride küçük bir tur attıktan sonra yemek için otelimizin yakınındaki İspanyol Restoranına geçmeye karar verdik. 





Berlin Konser Salonu

Fransız Katedrali


4.GÜN

Geldik bir gezinin daha sonuna..  İstediğimiz yerlere gitmiş ve tahminimizden daha güzel vakit geçirmiş olmanın verdiği keyif dönecek olmanın verdiği hüzünden daha ağır basıyordu. Dün akşam saatlerinde çok yakınına gitsek de hem soğuk hava hem de saatin geç olması sebepli Tiergarten parkını gezmeyi son günümüze bırakmıştık. Son gün kahvaltısını biraz daha abarttıktan sonra yeşili ile nam salmış Berlin'in içerisinde Hayvanat Bahçesini de barındıran parkına gelmemek olmazdı.Şehrin en büyük parkı olmasının yanı sıra, Almanya'nın da ikinci büyük parkı olma özelliğini taşıyor. Havanın da yağışlı olmaması son günümüzde keyifli bir yürüyüşe imkan vermiş ve sanki uzun zamandır burada yaşıyormuş hissini pekiştirmişti. Parkın içerisinde bulunan Zafer Sütunu fotoğraflamadan geçilmemesi gereken, turistik noktalarından biri. İsminden de anlaşılacağı üzere 1864 yılında Prusya'ya karşı kazanılan zaferin anısına yapılmıştır. Özellikle çocuklu aileler için içerisinde yer alan Hayvanat Bahçesi güzel anılar yaratmak için keyifli bir yer. 



Zafer Sütunu


Biz vaktimizin yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Buradan sonra bavulları alıp havalimanının yolunu tutacağız. Alternatif olarak, gidilecekler listesine girmiş ancak bizim ziyaret etmediğimiz iki yeri de yazmak isterim. Bir tanesi daha önce sözünü ettiğim TV kulesi. Diğeri ise çok saray gezme havasında olmayan bizlerin en azından bu seferlik pas geçtiği görkemli Charlottenburg Sarayı. Peki senin turistik noktalar dışında özellikle vurgulamak şeyler nedir derseniz kısa kısa bahsedeyim. Benim listemde her zaman güzel yiyeceklere yer vardır. Tatillerde es geçemediğim lezzetlerden bir tanesi çikolata. Almadan dönmemenizi tavsiye ettiğim bir markadan bahsetmek istiyorum. Moser Roth Aldi marketlerinde 1 ile 2 euro arasında değişen fiyatlarla alabileceğiniz çok kaliteli çikolatalar. Her markette bulacağınız Merci çikolataları almak istiyorsanız havalimanına sakın bırakmayın buradan çok çok uyguna alabilirsiniz. Gelelim biraz daha kadınları ilgilendiren kısma. Şehrin bir çok noktasında karşınıza çıkacak olan DM mağazaları kaliteli Alman markalarının krem vs gibi ürünlerini gönül rahatlığı ile alabilirsiniz.  Berlin hem geçirdiğim zaman hem de pandemi öncesi son gezim olması sebepli bendeki yeri ayrı olacaktır. Umuyorum sizin de en yakın zamanda bu yerler ve daha fazlası için plan yapma şansınız olur. 

*Almanya için bir diğer şehir önerim ise Düsseldorf. Göz atmak isterseniz aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


İnstagram hesabım: lesmemoires8


**Pratik Bilgiler

  • Berlin Almanya'nın başkenti olup, ortalama nüfusu 4 milyondur.
  • Schengen Vizesi ile giriş yapılabiliyor; para birimi ise Euro.
  • Berlin şehrinde Tegel ve Schönefeld isimlerinde iki havalimanı bulunmaktadır. 


GALERİ

Uyum abidesi Ceren kontrole takıldı:)

  

Berlin Katedrali

Fransız Katedrali

Tiergarten


Gendarmenmarkt



Yıkık Kilise
                                                                      
East Side Gallery



DDR Müzesi


Block House

Berlin Konser Salonu





Yorumlar

Sg dedi ki…
Büyük bir zevkle okudum, eline emeğine sağlık...
Unknown dedi ki…
Yine çok keyifli ve oturduğun yerden sana tur attıran türden bir yazı :) Kreuzberg detaylarını okurken nedense karşıma bir an Rossmann çıkacak diye düşündüm ve de Merci çikolatalarına ait detayı da net anlamış oldum bu yazı vesilesiyle :)
Ö.Ş.
Merve dedi ki…
Block house hemen listeye alındı :)
Unknown dedi ki…
harika bir yazı gene
KB dedi ki…
Tekrar gidip görmüş gibi oldum sayende. Teşekkürler :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSVİÇRE-ZÜRİH & LUZERN

İTALYA Bolonya

İZMİR 2023(Alaçatı-Urla-Sığacık/Seferihisar)