BELGRAD
Yeni
pasaportumla ilk gittiğim yerdi Belgrad. Bomboş sayfalara ilk Sırbistan
ülkesinin damgası vurulmuştu. 3 sene önce gitmiştim ve özellikle o dönem herkes
Belgrad’dan yeni dönmüş ve Avrupa'da bu kadar ucuza nasıl tatil yapılabildiğini
anlatıyorlardı. Pegasus’tan uygun da bir bilet bulunca vize ile de
uğraşmayalım, bu kadar önerilen şehre 3 günlüğüne gidelim dedik. Bir yandan da
küçücük Avrupa ülkelerinin AB’ye girmesi de an meselesi olduğu için fırsatı
değerlendirelim istedik. Herkesin seyahat amacı, keyif almasını sağlayan ögeler
ve motivasyonlar farklı tabii ama Belgrad'da bulduğum bana anlatılandan da fazlasıydı. Gezmesi kolay, kültürel anlamda doyuran, uygun fiyatlı, gerçekten lezzetli yemekleri(özellikle etleri) yiyebileceğiniz, hareketli, sizi yormayan tam 2-3 günlük bir tatil yeri.
Ben ortalama bir fiyattan aldım bileti ve gittim. Kimi zaman vizesiz olduğu
için adeta vize parası vermiyorsanız onu uçak biletine verin o zaman dedirten
fiyatlar da duydum. Özellikle bu şehri daha da cazip hale getirecek kadar uygun biletleri kampanyalardan faydalanarak bulabileceğinizi de unutmayın. Hazırsak, Belgrad'ı gezmeye başlayalım.
Hep
soğuk havaların Balkanlar’dan geldiğini duydukça ne zaman Balkan’lara gitmek
istesem hep İstanbul'da giydiklerimden daha kalın şeyleri yanıma alıyorum. Hava
durumu da hep beni destekler duruyor kağıt üzerinde. Ancak Budva’da ve Lviv’de
olduğu gibi Belgrad’da da elimizde montlarla gezmek zorunda kaldık:) Havasının
güzelliği ile ilk dakikadan bizi mest etmeyi başardı. Ortalama 30 dakikalık bir
otobüs yolculuğundan sonra havalimanından şehir merkezine varmıştık. Otelimiz meşhur
Knez Mihailova Caddesi üzerinde, Stari Grad yani eski şehir bölgesinde yer alıyordu.
The Prince Hall tabelasını gördüğümüzde girişini algılamakta biraz zorlanmıştık.
Pasajın içinden sürprizli bir giriş yaptıktan sonra şık bir otelin içinde
bulduk kendimizi. Oteli seçtiğimiz yerden de anlayacağınız gibi Knez Mihailova
şehrin en popüler caddesi ve İstanbul’un İstiklal Caddesine benzetmekten
kendinizi alamayacağınız yeri. Restoranlar, kafeler, alışveriş yerleri, sokak sanatçılarının performansları ve mağazaları ile bir ucu Kalemegdan’a bir ucu Cumhuriyet Meydanı’na dayanan bu
cadde Belgrad gezinizde en çok vakit geçireceğiniz yerlerden biri. Otelinizi
buraya yakın seçmeniz avantaj olacaktır ancak çok büyük bir şehirden
bahsetmiyoruz. Daha uygun fiyata bulacağınız yerler merkezden uzak gibi görünse
de 10 dakikadan fazla sürmeyen yürüyüşle merkeze gelebileceksiniz. Yazının
başında çok Türk’ün bu şehri ziyaret ettiğinden bahsetmiştim. Satıcıların siz
aranızda konuşurken Türkçe cevap vermesi ve turistik lokasyonlarda Sırpça’dan
çok Türkçe konuşmalara denk gelmeniz de bunun en büyük kanıtı:)
1.GÜN
Şehir
küçük olsa da gezerken vakit çabuk geçer korkusu ve kafamızdaki her yere gitme
heyecanı ile bavulları bıraktıktan sonra Knez Mihailova caddesi ile şehri keşfetmeye
çıkıyoruz ve ilk durağımız Kalemegdan oluyor. Burası aynı zamanda Belgrad Kalesi’ne de ev sahipliği
yapıyor. Aslında geniş yeşil alanları,
restoranı, kalesi, askeri müzesi ve heykelleri ile şehre ait bir alan
yaratılmış burada. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun da himayesi altında olan
bu şehirde, tarih derslerinden aşina olduğumuz Damat Ali Paşa ile Sadrazam
Sokullu Mehmet Paşa’nın isminin verildiği türbe ve çeşmeyi görüyoruz.
Kulağımızda Türkçe sesler de silinmemişken kendimizi evimizde hissettiren bir
başka şey de kaleye girmek için kullanacağınız ana kapılardan birinin adının İstanbul çıkmasıyla oldu. Kaleyi ve askeri müzeyi gezdikten sonra Belgrad’ın en
güzel manzara resimlerini çektireceğimiz bu yere biraz vakit ayırmanızı öneriyorum.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHUthzZadVxTXSPOiQjMq8lR8XBfjj3y4ACVGV3FnO28k2R9kGR9OLxDljgx-hsXI_l8S1PpKzyI5Z-n8XrgFAY8s9w9SNnEacrPZd_4G8HOfC2MLEnAJ1XB9LtqgFyAUMLO6L4pDZtuJg/s320/12.jpg) |
Kalemegdan Manzarası |
Belgrad’ı
yüksekten görebileceğiniz; Sava ve Tuna Nehri’nin manzarasının keyfini
çıkartabileceğiniz Kalemegdan’dan tatmin olmuş bir şekilde ayrılıyoruz. Belgrad'ın
gezilecek listesindeki ilk yere tik attıktan sonra belki siz de bizim gibi yemek
saatlerine de yaklaşmışsınız diye düşünerek birkaç restoran ve yemek önerisi
ile devam etmek istiyorum. Siz de gidenlerden ya da okuduklarınızdan biliyorsunuzdur
Balkanlar yemek kültürü olarak bize oldukça yakın. Börek buna verebileceğimiz
en lezzetli ve en ekonomik örneklerden biri. Onun dışında cevapi denen köftesi,büyük
hamburger etine benzeyen Pljeskavica ve çok çeşitli steakleri ile görece uygun
fiyatlara karnınızı doyurabilirsiniz. Lokal yemeklerin de tadına
bakabileceğiniz meşhur kırmızı şemsiyeli sokakta olan Manufaktura mola
vermek için güzel bir alternatif. Burası özellikle sosyal medyada şemsiyeli sokağı sayesinde tanınıyor. Hem galerimizi doldurduk; hem de midemizi:) Doyurucu bir yemeği(içki ya da meşrubat hariç) 8-10 Euro civarına yemeniz mümkün.Burada bir parantezi de Jelen marka lokal bira markası için açıyorum. Restoranlarda Jelen markasına da mutlaka şans verin derim. Biraz enerji depoladıysak Knez
Mihailova caddesinden Cumhuriyet meydanına doğru yürüyelim. Belgrad şehrinde
yaşayanların buluşma noktası da burası. Meydanın ortasında Osmanlı'nın buradaki hakimiyetine son veren Prens Mihailon'nun at üzerinde bir anıtı mevcut. Meydandaki binalardan bahsedecek olursam Ulusal Müze ve Ulusal
Tiyatro binaları güzel bir anı bırakmak için ziyaretinizi bekliyor. Ulusal Müze, Sırbistan'ın en eski ve en büyük
müzesi olma özelliğini de taşıyor. Biz gittiğimiz sırada tadilat altında olduğu
için ziyaret etme şansı bulamamıştık. Buralardan çok uzaklaşmadan Belgrad'ın güzel mimarisini hafızalarımıza kazıyacak bir diğer görkemli Ulusal Meclis
Sarayının olduğu Nikola Pasic meydanına geçiyoruz. Özellikle ihtişamı akşam
saatlerinde ışıklandırılmış halini gördüğünüzde daha da belli oluyor.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0EeiEWiwZyRKTUx-CmwApiYk0avZl4J7UdfUVHBMCyZnzctBmO1RbH_Vap4toIV9nC0irJ4ntdGnJLavbUQ3G-fk0_hRyao2o6nb930v_cZahdJDZge0_ekMDIvEGIi-lrWyhLw_El31C/s320/16.jpg) |
Ulusal Meclis Binası |
Yavaş yavaş akşam yemeği
saatine yaklaşıyor ve gündüz gözü ile gezilecek yerlere yarın devam etmek üzere
önceden yer ayırttığımız restorana geçiyoruz. Balkan’ların genelinde olan
porsiyonlarına göre oldukça uygun et yemeklerinden bahsetmiştik. Bir de hep
duyulan Balkan müzikleri vardır. İşte bu ikiliyi bir arada görmek isterseniz
Belgrad’ın en popüler bölgelerinden olan Skadarlija’ya mutlaka yolunuzu düşürün.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWWTf0VHjyNkhyphenhyphenMiJNDLCj2ZzCvH56Tiq8dO5wmBJ-4GHuQqgXn3e2YXSYEc-b6Y0OJ7nLBSBypUFir1F3egHCYKRB8n4vgBvwcU0mPFCQXb1aAG0L-nQ7oXhDaZ7Y0aq5U_V6URdfrzCo/s320/17.jpg) |
Skadarjla
|
İki akşam yemeği tercihimizi de Belgrad şehrinin bohem mahallesi olarak geçen
Skadarjla bölgesinden yana kullandık. İlk restoranımız Tri Sesira. Öğlen yemeğinden
porsiyonları az buçuk aşina olduğumuzdan güzel bir et, salata ve ara sıcak ile
ilerledik ve hiç de az gelmedi. Özellikle Belgrad'da tuhaf gelecek ama yediğimiz domateslere hayran kaldık. Bizim ülkede de çok iyilerini yediğimize inansak da komşunun tavuğu kaz gelir misali mi bilemiyorum ama tadı damağımızda kaldı. Salatalar ve soğuk başlangıçları domates için alır olmuştuk:) Yemeğinizin yanına kaliteli bir şarap da eşlik etsin isterseniz çok fazla para vermeden bu keyfe ulaşmanız mümkün. Önce göze sonraya mideye hitap eden bu Balkan
mutfağını çok sevdik. Bu sokaktaki hemen hemen her restoranda canlı müziğe denk
gelmeniz mümkün. Birkaç şarkıyı arka
masamızda Sırpça anlamasak da “Sırbistan Rusların” tadında sloganlar atan
erkenci bir abimiz yüzünden kaçırsak da sonraki şarkılarda açığı kapattık.
2.GÜN
Otelimizin
yeri gibi kahvaltısının da güzel olduğuna tanık olduktan sonra 2. Gün rotamız
için hazırdık. İlk hedefimiz Aziz Sava Kathedrali. Burası Balkanların en büyük
Ortodoks Kilisesi olması sebepli bir hayli önemli. Dışı daha çok Türkiye’de
görmeye alıştığımız cami mimarisine yakın. Buraya uğramadan Belgrad’dan
ayrılmamanızı tavsiye ederim.Belgrad’ın diğer sembol yerlerinden Taş Meydan ile
devam edelim. Nikola Tesla Müzesine yakın sayılabilecek bu geniş alanda yine
mutlaka uğramanızı istediğim Aziz Mark Kilisesi bulunuyor. Burası mimari ile de
dikkat çeken herkese açık bir Ortodoks Kilisesi. Biraz da Batı'nın bilmini alalım diyenler için yönümüzü şehrin tek havalimanına da adını veren
Nikola Tesla Müzesine çeviriyoruz. Burası çok büyük olmayan, gezerken hiç
sıkılmayacağınız, sunumlarla bilgilerin verildiği, interaktif deneylerin olduğu
farklı tarzda düşünülmüş bir müze. Mutlaka uğramalısınız. Bu kadar tarih ve
bilimin şekerimizi düşüreceğini tahmin ettiğimiz için önceden notlarımıza
aldığımız Moritz Eis dondurmacısında aldık soluğu. Kısa bir mola bize de iyi
gelmişti.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWRhXkTUDWx_TWCk13v1Z3cQLmDsm7fTNQjX2nCla20NszOc9gO7gX4Wtb48-f37B_QvHG_vo4SuvhfE73cfa9JodEXyUMcngny9RxyX-l4JCbGcN6_46cExMnosFgSfdKh63QeEQWDwMm/s320/18.jpg) |
St Sava Kilisesi
|
Biraz yapılardan uzaklaşıp
benim mevsim sebepli gitmediğim ama yazın hem turistlerin hem de lokal
insanların tercihi Ada Ciganlija’dan bahsetmek istiyorum. Burası yapay bir
yarımada. Buradan nehre girebilir ya da su sporları ile keyifli vakit
geçirebilirsiniz. Biz de
doğa ile buluşabileceğimiz başka bir alan aramaya karar verdik ve Toma’dan
aperatif birşeyler alıp eski şehirde yer alan Student Park’a gitmekte karar
kıldık. Tanıdık seslerden, yemeklerden vs bahsetmişken sandviç almak için
girdiğimiz Toma’da yine tanıdık bir ses duydum. Kafamı çevirdiğimde
televizyonda cumhurbaşkanın da Sırbistan'a gelmiş ve mevkidaşı ile TV’de ortak açıklama
yaptığını gördüm:) Artık çok fazla lokal insanı göreceğimize inandığımız Student
Park’a gelmek için bir sebep daha bulmuştuk. Burası adında da belli olacağı
üzere özellikle öğrencilerin yani gençlerin buluşma noktası. Biz de yapılara
ara verip yeşilin ve bol oksijenin tadını çıkardık. Yavaş yavaş
günün en sevdiğimiz saatlerine yani akşam yemeğine yaklaşıyorduk. Belgrad’a
gelmişken geyik eti yemeden ayrılmayan diyenleri dinledik ve bu işe
restoranının adını vermiş olan Dva Jelena'ya(The Two Deer Restaurant) doğru yola koyulduk. Burada denk geldiğimiz canlı müzik daha büyük bir orkestranın emeğiyle olmuştu. Açıkçası düne göre daha da keyif aldığımız bir akşam yaşattılar bizlere. Fiyatlara gelecek olursak makul denilebilir. Şu an Euro ortalama 2 katı olduğu için caziplik oranı azalsa da hala fiyat performans dengesi olarak ortalamanın çok üstünde diyebiliriz. Oldukça uygun yemeklere her şehirde olduğu gibi burada da ulaşma şansınız var.
Benim bahsettiğim yerler, daha çok 3 günlüğüne geliyoruz keyifle oturalım,
güzel yemekler yiyelim düşüncesi ile seçtiğim yerler. Akşam yemekleri için tercih ettiğimiz iki restorandan da kişi başı ortalama 15-20 Euro ödeyerek ayrıldık.
3.GÜN
Bugün Belgrad'ın son günü. Uçağımız yarın sabah erkenden olduğu için bugünü en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Asıl planımız öğlen yemeği ve sonrası için Zemun bölgesine gitmek. Öncesinde vaktimiz de olduğu listemize de eklediğimiz Bayraklı Cami ve Etnografya Müzesini ziyaret ediyoruz. Belgrad şehrinde Osmanlı döneminden kalan ve ibadete açık tek cami. Gelmişken gezmenizi öneririm. Bir sonraki durağımız Etnografya müzesi oldu; yerel kültürü anlamak ve geçmişe dair bir yolculuk yaptıran bu müzeden keyif alacağınıza eminim. Bu noktada bir parantez açarak dikkatimizi çeken bir şeyi de paylaşmak istiyorum. Hemen hemen şehrin çoğunu gezdiğimiz için rahatlıkla söyleyebilirim ki nereye kafanızı çevirirseniz hep bir heykel görme şansınız var. Bu yapıları tek bir yerde toplamak yerine şehrin tüm alanlarına yaymışlar. Bizim gezerken çok hoşumuza gitmişti. Hepsinin önünde gerekli açıklamalar var. Geniş alana yayılmış bir açık hava müzesi gibi. Şu
ana kadar bu şehrin eski şehir diye de tabir edilen bir yakasından bahsettim.
Ne mutlu ki köprüyü geçip gezilecek bir de karşı tarafı var şehrin. Şimdi sizi
nehrin karşı yakasına Zemun bölgesine bir diğer adıyla da Yeni Şehir tarafına
götürüyorum. Havalimanı transferi sonrası ilk kez toplu taşıma kullanmak zorundaydık. Ortalama 30 dakikalık bir otobüs yolculuğundan sonra şehrin karşı yakasında alıyorduk soluğu. Sava
nehrinin kenarında güzel vakit geçirebileceğiniz bir diğer durak da burası. Öncesinde yemek molası vermek istiyoruz ve yüksek beğeni almış Saran Restoranına gidiyoruz. İç mimarisi, antik dokusu, güzel giyimli garsonları ile bizi çok güzel karşıladı. Fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde olarak düşünülebilir ancak karşılıksız kalmıyor. Deniz Mahsüllerinin ön planda olduğu bir mönü belirledik ve gelmeyi düşünen arkadaşlarımıza mutlaka önerelim diyerek mekandan ayrıldık. Zemun için önerebileceğim bir diğer restoran da Salon 5. Kalburüstü diye tabir edebileceğimiz şık ve nezih bir yer. Yemek faslına akşama kadar ara verip, karnımız tok sırtımız pek Zemun bölgesini gezmeye başladık. Sava Nehrinin kenarında sakin bir yürüyüş yaptıktan sonra küçük renkli sandallarla fotoğraflarımızı çektik. Bisiklet kiralayarak gezmek de burası için çok güzel bir alternatif.
Zemunun nehir kenarı kadar merkezi de oldukça hareketli. Küçük alışverişler yapıp, sokaklarında kaybolmayı deneyebilirsiniz. Eski Şehirdeki Student Park'tan sonra uğrayabileceğiniz Zemunski Park'da maviden sonra sizi yeşile doyuracaktır.
Hafif ısındıktan sonra Gardos Tepesine doğru görece zorlu bir yürüyüşe başladık. Ucunda Gardos Kulesi ve onun tepesinden hafızalarımıza kazınacak çok güzel bir manzara vardı. Galeri'ye saklamadan hemen paylaşıyorum. Kalemegdan ve eski şehri, Sava Nehrinin karşı kıyısından deneyimlemek için çok güzel bir fırsat. Kendimizi yormadan, telaşsız geçen günümüzde artık eski şehre dönme vakti geliyordu. Son akşam yemeğimiz için daha snack şeyler düşünüyor; ve de bavulları hazırlamak üzere otelimize dönüyoruz.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1oZhZeHF0Yp5Vp5-X56MUNacAT84VmFxIrKIGh_IbWphuNHXrwypRtSkrhps016jzG3ceWEKyebTMCCKyJQkLHJwIAKOcJZ90CZzDaRDbHRvLsb1RrXBekyYgOJEF371JFX1ULiKLUHYB/s320/2.jpg) |
Gardos Kulesinden Manzaramız
|
Bir de unutmadan sevdiklerinize götürebileceğiniz
önerilerden de bahsedeyim. Çikolatanın merkezi sayılan ülkelerden biri değil belki ama gerçekten çok lezzetli likörlü
çikolataları almadan dönmemenizi tavsiye ederim. Biz yer bulmak için zorlanmadık. Otelin hemen
altındaki dükkandan çok güzel vişne likörlü çikolataları sevdiklerimize
götürmüştük. Knez Mihailova caddesindeki de sıra sıra dükkanlardan magnet, kupa
ya da anahtarlık gibi size şehri anımsatacak hediyeler almayı unutmayın. Yazımı sonladırmadan önce, henüz gitmeyenler için Belgrad’a çok yakın olan Novi Sad şehrini de Belgrad gezinize dahil etmenizi öneririm. Benim bu şehirden Çok Gezenti programını izlerken haberim oldu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun etkilerini görebileceğiniz, bana Viyana şehrini anımsatan bu şehirde hoş bir gün geçirebileceğinizi düşündüm. Araştırdığım kadarıyla da tarihi yapısı, sosyoekonomik durumu ile Belgrad’dan daha farklı bir yer.Umuyorum en yakın zamanda siz de sağlıkla ve güvenle bu şehri gezme şansı
bulabilirsiniz. Bu yazının da etkisiyle belki Novi Sad'a da gitmeyi de ihmal
etmezsiniz:)
• Belgrad
Sırbistan'ın hem başkenti hem de büyük şehridir. Yaklaşık nüfusu 1.3 Milyondur.
• Türk
vatandaşları için vize istenmemektedir
• Belgrad
şehrinin tek havalimanı Nikola Tesla Havalimanı olup merkeze ortalama 18 km
uzaklıktadır.
•
Para Birimi Sırp Dinarıdır.
GALERİ
Pek sevdiğim gezi arkadaşım Kaleyi arkasına almış:)
Belgrad Ulusal Meclisi
St Sava Kilisesi
Knez Mihailova Caddesi
Belgrad Ulusal Müzesi
Gardos Kulesi
Yorumlar
Hayatta farklı kulvarlarda atılan küçük adımlar bazen insana çok daha büyük yollar ufuklar açabilir. Zaten insanın gezi anılarını yazması ve paylaşması kadar güzel zevkli bir şey olabilir mi...
Kızım seni kutluyorum, yolun açık olsun. Umarım en kısa sürede sağlıkla mutlulukla bu sayfaları doldurursun. Baban
Yeniden seyahat edebildiğimiz zamanlarda 😢, ilkbahar, yaz aylarında buraya bir kez daha gelmenin çok güzel olacağını düşünüyorum. Seyahat notları tutamamıştık ne yazık ki. Senin bu güzel anılarını, biz de kendimiz için bir referans olarak alabiliriz artık 😊.
Diğer yazılarını da bekliyoruz. Sevgiler.
Yorum Gönder