İSVİÇRE-CENEVRE
CENEVRE
İsviçre deyince aklıma gezilecek yerlerden önce, lüks saat markaları(saat sevdam kaynaklı) ve çoğumuzun en büyük zaaflarından biri olan çikolata gelirdi. Cenevre seyahatim öncesinde ise İsviçre'ye yolu düşen arkadaşlarımın çoğunun ortak özelliği kayağa olan meraklarıydı. Bunun dışında 3-4 günlük beyaz yakalı izinlerinde şehirlerine gezi planlayan çok fazla duymadım. Benim de aklıma gelen ilk yerler de aslında Zurih ve Lozan şehirleri ile, yeşile doyuran, Heidi'nin dağlarında özgürce koştuğu bol oksijenli ve mükemmel manzaralı otellerinde kalacağım şehirlerine gitmekti. Instagram'da gezi hesaplarını takip edenler İnterlaken ve Grindelwald bölgelerinden bahsettiğimi anlamış olmalılar. Bu yerleri hem deneyimlemek hem de paylaşmak için can atıyorum. Ama öncesinde iş sebepli 3 kez gittiğim ve beni kendine hayran bırakan Cenevre kentinden başlamak istiyorum. Seven için peynir, çikolata ve saat cenneti olarak tarif edilebilecek bu şehre 3 kez gelme şansı buldum. Belki planlamadan ve çok bilgi sahibi olmadan gitmem ve çok keyif almam da bu şehri benim için ayrı bir yere taşımıştır. Bu yazımda yine tespitlerimi paylaşacağım ama bu şehir için bir uyarım da var. Cenevre için direkt turistik bir şehir diyemem. Ne demek istiyorum(biraz daha açacak olursam), tarihi yapılar, büyüleyici müzeler ya da saraylar sizi beklemiyor. O nedenle de aslında 2-3 gün bu bakış açısı ile şehri gezmek bir hayli güç:) Bu demek değil ki 3 gün burada vakit geçirilmez ve sıkılırsınız. Tam aksine biraz alışverişe ve keyifli yemeklere merakınız varsa sizi tatmin edecek bir hatıra ile evinize dönebilirsiniz. Gerçekten nezih, kaostan uzak bir şehir. Suyun içinden geçtiği yerler nasıl bir sıfır önde başlıyorsa buradaki Cenevre Gölü de şehrin havasına hava katmış diyebilirim. Çoğumuza özelliksiz gelebilecek bu gölün plajları ve su aktiviteleri hem turistlerin hem de yerli halkın favori sosyalleşme alanları olmuş. Benim gibi iş amaçlı kısa zamanlı gitmiyorsanız ve de bu şehre bu kadar yaklaşmışken göreyim diyorsanız önerebileceğim şey Fransa’nın büyük, tarihi ve gastronomik açıdan önde gelen şehirlerinden Lyon’a ziyaretinizde bir gününüzü buraya ayırmanız. Otel fiyatları bir hayli fazla olduğu için sabah git akşam gel burası için çok uygun olacaktır. Hem THY hem Pegasus ile gelme şansınız var. Ben hep THY kullandım. Yol ortalama 3- 3 buçuk saat civarı. Havalimanı şehir merkezine bir hayli yakın. Ben Hotel Bristol ve Hotel Metropol'de kaldım. Yüksek memnuniyet ile ayrılacağınıza inandığım iki otel de Cenevre’nin kalbinde. Daha uygun oteller elbette var ama baştan söylemem de fayda var ki konaklama için diğer ülkelere de göre kesinlikle daha fazla parayı gözden çıkarmalısınız. Dünyaca ünlü bankaların, uluslararası şirketlerin merkezlerinin de bu şehirde olması genel profili bir hayli etkilemiş. Uçakta daha çok takım elbiseli beyler ve şık hanımlar görmeniz muhtemel. Lüks alışverişi sevenler için de tercih sebebi. Genel giriş cümlelerinin ardından gezdiğim yerleri anlatmaya başlayabilirim. Cenevre, bir günde nasıl gezilir konseptine uygun bir şehir. Ben deneyimlerimi paylaştıktan sonra bu plan için alternatifler sunmaya çalışacağım.
Çiçek Saati
İlk seyahatimde keyifli ve heyecanlı bir yolculuktan sonra Cenevre Havalimanı'na iniş yaptık. İlk iş toplantım olacağı için bir hayli mutlu ve heyecanlıydım. Bavulumu aldıktan sonra sıra sıra duran taksilerden birine bindim. Cenevre'nin standartının yüksek olduğu taksilerden bile belliydi. Şansıma bir Jeep düştü ve şehre güzel bir giriş yaptım. Toplu taşıma ile de gitmeniz mümkün. Yol bir hayli kısa olduğu için taksiye çok para vermeden de rahat bir şekilde şehir merkezine varabilirsiniz. İlk otelim Hotel Bristol meşhur Mont Blanc köprüsünün oradaydı, hatta odamın manzarası direkt bu köprüye ve üzerindeki sayısız bayrağa bakıyordu. Odalar konforlu ve şıktı. Daha önce hiç duymadığım bir konseptle de bu otelde karşılaştım. Ladies Room:) Bu odalarda diğerlerinden farklı olarak saç düzleştirici, ekstra bakım ürünleri gibi tatilde hanımların imdadına yetişecek şeyler vardı. Paranın merkezi de olması sebebi ile oteller değişik ülkelerden gelen kişileri en iyi şekilde ağırlamaya hazır. Otellerdeki mükellef kahvaltılar da bunun en büyük kanıtı. Bunun için de ödediğiniz para üstte de belirttiğim gibi hiç de az değil. Kısa bir dinlenmeden sonra vakit kaybetmeden şehri keşfe çıktım. Her ziyaret öncesi gibi yine belirlediğim yerler vardı. Ama genel anlamda gezilecek yerler Kadıköy Rıhtım ile Moda arasındaki bir mesafe kadar. O nedenle yaya olarak keyfi çok rahat çıkabilecek bir şehir. Cenevre de çoğu Avrupa kentinde gördüğümüz gibi Eski ve Yeni Şehir diye ikiye ayrılıyor. Benim otelim Yeni Şehir tarafındaydı. Eski şehir tarafına geçmek de aslında meşhur Mont Blanc köprüsünü geçmekle başlıyor. İsviçre Kantonlarını simgeleyen onlarca bayrakla bezenmiş bu köprüye bakarken şehrin meşhur fıskiyesi Jet D'eau gözünüze çarpacaktır. Bu manzarayı hafızalarımıza kazıdıktan sonra kısa bir fotoğraf molası vermek isteyebilirsiniz. Köprüyü geçmek için acele etmiyor ve önce Yeni Şehir tarafında neler var birlikte bakıyoruz. Mont Blanc köprüsü aslında şehrin orta yerinde diyebiliriz. Mont Blanc caddesinde gölün yanından yürümeye başlıyoruz. Caddenin sol tarafını göl manzarasına sahip lüks oteller kapatmış. Bunun dışında şehrin birçok noktasında göreceğiniz sayısız lüks markalarının bazı şubeleri de yine bu cadde üzerinde. Göl kenarında yürürken hediyelik eşya satan yerlere rastlayabilir ve küçük alışverişler yapmak için durabilirsiniz. Kısaca fiyatlara da değinecek olursam; kupalar ortalama 10 İsviçre Frangı, magnetler 5 Frang civarıydı. Biraz daha ilerlerseniz çok güzel yeşil alanlar sizi bekliyor. Bir kaç tane park ve botanik bahçesi yan yana konumlanmış. Göl manzarasına bakarak banklarda oturabilir ya da yeşilin tadını çıkararak kısa bir tur atabilirsiniz. Gölden uzaklaşıyor ve şehrin içlerine doğru ilerliyorsanız Milletler Sarayına ve bir ayağı kırık dev sandalyeye ulaşacaksınız demektir. Kırık sandalye, mayın sebebi ile savaşta ayağını kaybedenler anısına yapılmıştır.Bu iki yapı da şehrin görülmesi gereken noktaları arasında gösterilir. Ben bu tarafta hiçbir kafe ya da restoranda oturmadım ama gözünüze hoş gelen bir yerde kahve molası verebilirsiniz. Mont Blanc köprüsüne geri gelirsek ve biraz da aksi istikamette neler var diye bakacak olursak köşede Türkiye'den de aşina olduğumuz meşhur makaron dükkanı Laduree'yi görebilirsiniz. Mont Blanc caddesinde olan bu kafeyi geçtikten sonra Chantepoulet caddesinden devam ederek dileğimiz kalbimizde, mumumuz elimizde Notre Dame Basilica'sına giriyoruz. Diğer Avrupa şehirlerindeki meşhur kiliselere göre heybeti az olsa da gezmenizi öneririm. Burada benim de keşfetmekten mutlu olduğum ve genelde lokal insanların tercih ettiği bir alışveriş yerinden bahsetmek istiyorum. Basilica'ya oldukça yakın. Adı Manor. Hem erzak alışverişi hem giyim hem de hediyelik eşya anlamında her şeyi bulacağınız çok katlı bir yer. Ben özellikle peynirleri ve çikolataları buradan aldım. İndirim zamanına gelirseniz ünlü markalardan da uygun bir şeyler bulma şansınız var. Ara sokaklarda biraz gezinerek göle yaklaşırken Starbucks'ı görüp zorda kalınırsa gelinecek bir yer bulmanın rahatlığı ile ilerliyoruz. Kahvaltı sonrasında gezmeye başladığımızı düşünürsek öğle yemeği vaktine geldiğimizi düşünebiliriz. Benim yeni şehir tarafı ile aktaracaklarım bu kadar. Uçak saatlerim gereği öğle yemeği saatini hep kaçırdım. Öğleden sonrası için de menümde dondurma ya da tatlı vardı. Önereceğim yerler öğlen için de çok güzel alternatifler. Belirteceğim yerlerin çoğu Eski Şehir tarafında yani öncelikle Mont Blanc köprüsünü geçmiş olmanız lazım. Köprüden çok uzaklaşmadan popüler yerler arasında gösterilen Çiçek Saati ve İngiliz Bahçesine uğrayabilirsiniz. Aslında bu çiçek saatini görünce İBB bunun 100 katını otoyol kenarına yapıyor bunu mu gezin mutlaka diye yazmışlar diye gülmüştüm:) Ama fotoğraflamadan geçip gitmeye de gönlüm razı olmadı. Ayrıca yukarıda bahsettiğim Metropol Otel de hemen İngiliz bahçesinin yanında. Özellikle terasından Cenevre bir başka güzel görünüyordu. Kalmasınız bile bir şeyler içmek için uğrayabilirsiniz. Buraya yakın olarak önerebileceğim restoran ise İngiliz Bahçesinin içindeki La Potiniere. Özellikle mesai sonrası beyaz yakalıların tercih ettiği bir yer. Benim için bu restoranla ilgili en çok aklımda kalan şey buz gibi Chardonnay.. Yemekler ve ortam da bir o kadar keyifliydi. Ana yemeğin balık olduğu salata ve tatlı ile sunulan set bir menü tercih etmiştik. Sonrasında sıcak bir akşamda oradaysanız Mövenpick dondurmaları satılıyor; Türkiye'den de aşina olanlar ve sevenler için serinletici bir öneri olabilir. Elinize aldığınız dondurma ile aheste aheste gölün bu yakasında yürüyebilirsiniz. Yaz mevsimindeyseniz gölde denize girenleri ve su sporları ile ilgilenen kişileri görebilirsiniz. Havanın sıcak olduğu zamanlarda gitmemle mi alakalı bilmiyorum ama bu şehri küçük ama oldukça hareketli olarak hafızama kazıdım. Kendi içinde dinamik bir şehir.Gezmeye devam ederken hemen kafanızı kaldırdığınızda her Avrupa şehrinde görmeye alışık olduğumuz Geneve Eye meraklısını bekliyor. Şehrin yukarıdan görüntüsüne hayran kalmış biri olarak neden olmasın diyeceğim. Yürüyüş ve manzaranın acıktırdığını düşünerek yemek alternatiflerine dönüyorum. Daha aperatif bir şeyler isterseniz yine bizim İstiklal Caddesine benzeyen Rhone caddesinde ve ona çıkan sokaklarda fazlaca seçenek mevcut. Sıra sıra publardan birinde akşam mönünüzü bira- patates ikilisinden oluşturabilirsiniz. Alışveriş caddesine bu kadar yaklaşmışken bir şeyler almak isterseniz hem lüks hem de daha hesaplı markalar sizi bekliyor. Rhone caddesini gezmek çok keyifli. Ortasında tramvay geçiyor ve onun dışında araç trafiğine kapalı. Adım adım eski şehirin kalbine yaklaşıyoruz. Burayı internette Place du Bourg-de-Four olarak görebilirsiniz. Burası diğer tüm ülkelerde olduğu gibi bir buluşma noktası. Bu civarlarda gittiğim Papon isimli restoranı özellikle yazmak ve tavsiye etmek istiyorum. Hem otantik atmosferi hem yemekleri gerçekten Cenevre'yi yaşatıyordu insana. Eski şehirden bir kilise göremeden gidecek miyim diye üzülmeyin. Gotik mimarinin önemli örneklerinden biri olan St Pierre Kathedrali de tüm ihtişamı ile sizleri bekliyor. Bir diğer cazibe merkezi ise Reform Anıtı. Cenevre Üniversitesinin bahçesinde yer alan bu duvar, Protestan Reform hareketinin öncülerinin dev heykellerine ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda yanındaki Reform Müzesi de pazartesi harici ziyaretçilerini bekliyor.
Şehrin iç kısımlarında yine lokallerin tercih ettiği Cafe Cult de tavsiye edeceğim bir mekan. Burası gezilecek yerler rotasının biraz dışında ama her yer birbirine çok yakın olduğu için sizi zorlamayacaktır. Fiyatlardan bahsedecek olursam tatlılar 10-15 Frang, Ana Yemek 35-40 Frang 1 kadeh şarap 6 Frang ortalamasındaydı. O kadar gölden bahsettik; şehirlerin içinden geçen suyun atmosferi güzel etkilediğine değindik biraz da manzaranın keyfini çıkarayım derseniz hemen gölün kıyısında Le Lacustre restoranı var. Ben burada pizza yemiştim. Konumu çok güzeldi; pizzam da lezizdi. 25 Frang vermiştim sebzeli pizza için. Et yemekleri daha pahalı idi. İsviçre'de peynir fondünün meşhur olduğunu bilenler hala nasıl oraya gelemedi diye beni eleştirmiş olabilirler. Halbuki onu sona sakladım. Bir arkadaşımın da övgüsünü kazanmış "Restaurant Votel de ville " Eski şehrin merkezinde. Açıkçası bu şehirde kötü peynir fondü yer misiniz çok emin değilim. Bence hepsi ortalama üstüdür. Yol üzerinde daha küçük restoranlar da gözünüze çarpacaktır. Herhangi birinde keyifli vakit geçireceğinize eminim. Galeride yerdeki taşları çekerken bir fotoğrafımı göreceksiniz. Eski şehir tarafında köprüyü hemen geçtikten sonra sıra sıra pubların olduğu sokakta yerde çeşitli dillerde yazılmış kelimelere yer verilmiş. Bonjour, Hello, See you vs. Özellikle gece kendini belli ediyor ve hoş bir atmosfer yaratıyor.
Benim Cenevre için aktaracaklarım bu kadar. Zevkler ve renkler tartışılmaz derler. Buraya yolu düşenler okursa ve fikirlerini benimle paylaşırsa çok sevinirim. Gitmeye değer buldunuz mu bilmiyorum ama umarım gitmiş kadar olmuşsunuzdur:) Yine acemice çekilmiş birkaç resim ile sizler için uzakları yakın etmeye çalıştım.
- Cenevre İsviçre'nin en fazla nüfusa sahip 2. şehridir. Nüfusu 500.000 kişi civarıdır.
- İsviçre para birimi İsviçre Frangıdır.
- İsviçre'ye Schengen Vizesi ile giriş yapılabilmektedir.
- Şehrin tek havalimanı Cenevre Uluslararası Havalimanı olup şehir merkezine ortalama 5 km uzaklıktadır.
GALERİ
Cenevre deyince aklıma gelen ilk kare. Mont Blanc köprüsü, Jet D'eau ve Geneva Eye
Yorumlar
Yorum Gönder